MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE I. TBMM’NİN ERMENİ TEHCİRİNE BAKIŞI

I. Dünya Savaşı sonucu imzalanan Mondros Mütarekesi Osmanlı siyasi yaşamı açısından yeni bir döneminde başlangıcı olmuştur. Bu süreç içerisinde on bir tane hükümet kurulmuştur. Mütarekeden sonra kurulan Osmanlı Hükümetleri’nin gündemini en çok meşgul eden olay, savaş döneminde Ermeni isyanlarına ve saldırılarına karşı alınan önlemler ve bu olayda görev yapmış olan kişilerin cezalandırılması idi. Ermeniler bu dönem içinde kendilerine mezalim yapıldığı iddiasını dile getirerek Osmanlı Devleti’nde çeşitli taleplerde bulunmuşlardır. Bu durum ise İtilaf Devletleri’nin işine geldiği için sürekli Osmanlı Hükümetlerine müdahale ederek Ermeni iddialarını desteklemiş ve Osmanlı Hükümetleri’ne ciddi baskılar uygulamışlardır. Bu bağlamda Osmanlı Hükümeti İtilaf Devletleri’nin baskısını azaltmak, Ermenilerin isteklerini bir bahane olarak kullanmalarına müsaade etmemek için, tehcirde görevlerini suiistimal ettikleri öne sürülen kişileri yargılama ve cezalandırma vb. çeşitli politikalar uygulamışlardır. Aslında tehcirin bu kadar gündeme gelmesinde en etkin unsurlardan birisi de bu meselenin bir iç politika malzemesi olarak kullanılması idi. Bu nedenle tehcir olayı, bir yandan politik bir malzeme unsuru, diğer yandan bir milleti mahkûm ve yok etme aracı olarak kullanılmıştır. Mütareke ortamı da bunun için en uygun bir zemin olmuştur. Dolayısıyla amaçlar her ne kadar (İtilaf Devletleri ve Ermenilerin) farklı da olsa aracın aynı olduğu görülmektedir. Ölüm kalım mücadelesinin verildiği bir dönemde iç politik çekişmenin unsuru olarak kullanılan Ermeni tehcir olayı İtilaf Devletleri’nin maksatlarına ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Bu dönemde ülke idaresini elinde bulunduran Osmanlı Hükümet yetkilileri de Avrupa Devletleri’nin baskısı altında oldukları için vazifelerini yapamamışlardır. Son Osmanlı Parlamentosunda Misak-ı Milli’nin kabul edilmesi ile Ermeni politikasında ciddi bir algı değişikliğine gidilmiştir. Burada azınlık hakları ile ilgili olarak komşu ülkelerdeki Müslümanların da aynı haklardan faydalanması şartı ile kabul edileceği ilan edilmiştir. Bu yeni bir süreçti. İlk defa Avrupa’ya karşı, Ermenilere karşı bu kadar dik bir duruş sergileniyordu. Tabi ki bu sürecin arkasında Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğindeki Milli Direniş vardı. 

GRAND NATIONAL ASSEMBLY OF TURKEY (TBMM)’S VIEW ON ARMENIAN DEPORTATION DURING THE INDEPENDENCE WAR

Mondros Armistice Agreement which was made at the end of World War I was the beginning of a new era for the political life in Ottoman Empire. What Ottoman Governments, which were established after the Armistice Agreement, death with were the precautions that had been taken against the Armenian revolts and attacks during the World War I and punishment of those who had been in charge for the said issues. Claiming that they had been treated cruelly in this period, Armenian claimed many things from Ottoman Empire in this period. Because this condition was in favour of the Allied Powers, they usually interfered into the internal affairs of Ottoman Empire supporting the claims of Armenians and made serious pressures on Ottoman Governments. In this context, Ottoman Empire applied such policies as trying and punishing its officers who were claimed to have abused their offices during Armenian deportation, in order to relieve the pressures put by the Allied powers and prevents their using the claims of Armenians as a pretext. Actually, the reason why this issue remained on agenda is that it was used as a domestic political affair. Therefore, Armenian deportation was used as a domestic political issued on one hand and as a tool for condemning and destroying a nation on the other hand. The armistice agreement climate offered a good opportunity for doing it. It is observed that although Allied Powers and Armenians had different purposes, they used the same means. The Armenian deportation which was used as an instrument for the domestic politics, during the time a nation was at the point of life and death, paved the way for Allied Powers to achieve their objectives. Under the pressure of European countries, Ottoman Governments also did not do their duties duly. After National Pact was accepted in the Last Ottoman Parliament, the perception about the Armenian issue changed critically. It was declared that the rights to minorities would be accepted if the Muslim minorities in the neighbouring countries were given the same rights. It was a process. It was the first firm stance against Europe with regards to Armenians. Of course, this process was led by the National Resistance whose leader was Mustafa Kemal.