Güzel?

Başlıca Sokrates’e (Platon) dayalı İdealist felsefe Kant ve Hegel ile doruğa ulaşmıştır. Bu özünde tümüyle öznel bakış açısı, tek doğru ‘Ben’, gerçek ‘Ben’in algıladığıdır anlayışındadır. Şansızlığı Marx’tan sonra kurulmak olan Frankfurt Okulu Marx’ı yok sayamayınca, anlamsızlık açısından monist-pluralist demekten geri kalmayan Hegelci-Marxistlik ileri sürüp uzlaşamaz idealizm ve tarihsel materyalizm bileşkesi çabalarıyla Marx’ı aşındırmayı seçmiştir. İlginçtir ki, bu anlayış özellikle çağdaş Fransız isimlerle sürdürülerek karmaşa derinleştirilmekte, anlaşılmaları için kalkışılan açıklamalar ise kargaşayı daha da koyultmaktadır. ‘Güzel’ per se bir varlık/monad değildir yalnızca ‘beğeni’ anlatan bir sıfattır. ‘Beğeni’ doğa ile ilişkiden ve kültürel değer yargılarından kaynaklanır ki, bu hiç kimseye kişisel/ öznel seçimlerinin geçerli ve evrensel olduğunu ileri sürme hakkı tanımaz.

BEAUTY?

Idealist philosophy mainly rooted in Socrates (Plato) has reached its peak by Kant and Hegel. This, in essence, totally subjectivist outlook considers the right one is only ‘I’ and reality is what that ‘I’ perceives. Frankfurt School, unfortunate to have been founded after Marx, not being able to neglect him have chosen to distort Marx claiming to be Hegelian-Marxists, -not less meaningless than saying monist-pluralist- and have tried to blend idealism and historical materialism which are mutually exclusive. Interestingly this still prevails mainly in contemporary French names deepening the confusion and requiring explanatory interpretations which contribute only to higher complexity. Beauty is not an entity/a monad per se and is nothing but a qualifying noun form of an adjective which expresses ‘like’ that which stems from the relation with nature and cultural value judgments which entail no right for a claim of personal/subjective preferences to be assumed valid and universal