Ülkemizde Kültür ve Kültür Varlıklarının Korunmasının Mimari ve Kent Ölçeğinde Yansımaları

Kültür bir toplumu diğerlerinde ayıran, farklı kılan kısacası onu özge haline getiren ana unsur olarak değerlendirilebilir. Toplumun yaşam biçimi nasıl kültür denilen olgunun bir tezahürü ise, o yaşam biçimi içerisindeki maddi unsurlar da o soyut kültürün maddi yansımalarıdır. Bir taraftan topluma ait maddi kültür unsurlarının devamlılığının sağlanması bir zorunluluk arz ederken diğer taraftan da o maddi unsurları oluşturan manevi değerlerin de muhafaza edilmesi gerekmektedir.  Kültür ve kültür varlığının yansıdığı birçok maddi unsurdan bahsetmek mümkündür. Bu unsurlar içerisinde toplumun bütününü en çok ilgilendirenlerden ikisi kuşkusuz mimari ve o mimarinin şekillendirdiği kent dokusundur. Onun için Batılı ülkeler kendi kültürel değerlerini gelecek kuşaklara taşıyabilmek için her şeyden önce mimari yapılarını ve onların oluşturduğu kent dokusunu korumuşlardır. Çünkü bir toplum, yaşamı içindeki en etkin kültürel unsuru olan mimarisini kaybetti mi, her şey çözülmeye başlar ve bunun sonucunda da büyük bir değer kaybı yaşar. Nitekim kültür varlığı ve kültür mirası gibi kavramalar uluslararası hukukta kullanıldığında da ekseriye mimari yapı daha fazla önem kazanmaktadır. Geçmiş nesillerin üretmiş olduğu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması günümüz bireyleri için bir görev olarak kabul edilmelidir. Şu an bu değerleri ellerinde bulunduran bizler aslında geçmiş kuşakların emanetçisi durumundayız. Bu ruhun yeni yetişen nesile kazandırılması ulusal bütünlük için önem taşımaktadır. Yapılan bu çalışmada kültür ve kültür varlıklarının korunmasının hem tek yapı mimari hem de mimarinin şekillendirdiği kent ölçeğinde incelenmesine yer verilmiştir.

Ülkemizde Kültür ve Kültür Varlıklarının Korunmasının Mimari ve Kent Ölçeğinde Yansımaları

Kültür bir toplumu diğerlerinde ayıran, farklı kılan kısacası onu özge haline getiren ana unsur olarak değerlendirilebilir. Toplumun yaşam biçimi nasıl kültür denilen olgunun bir tezahürü ise, o yaşam biçimi içerisindeki maddi unsurlar da o soyut kültürün maddi yansımalarıdır. Bir taraftan topluma ait maddi kültür unsurlarının devamlılığının sağlanması bir zorunluluk arz ederken diğer taraftan da o maddi unsurları oluşturan manevi değerlerin de muhafaza edilmesi gerekmektedir.  Kültür ve kültür varlığının yansıdığı birçok maddi unsurdan bahsetmek mümkündür. Bu unsurlar içerisinde toplumun bütününü en çok ilgilendirenlerden ikisi kuşkusuz mimari ve o mimarinin şekillendirdiği kent dokusundur. Onun için Batılı ülkeler kendi kültürel değerlerini gelecek kuşaklara taşıyabilmek için her şeyden önce mimari yapılarını ve onların oluşturduğu kent dokusunu korumuşlardır. Çünkü bir toplum, yaşamı içindeki en etkin kültürel unsuru olan mimarisini kaybetti mi, her şey çözülmeye başlar ve bunun sonucunda da büyük bir değer kaybı yaşar. Nitekim kültür varlığı ve kültür mirası gibi kavramalar uluslararası hukukta kullanıldığında da ekseriye mimari yapı daha fazla önem kazanmaktadır. Geçmiş nesillerin üretmiş olduğu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması günümüz bireyleri için bir görev olarak kabul edilmelidir. Şu an bu değerleri ellerinde bulunduran bizler aslında geçmiş kuşakların emanetçisi durumundayız. Bu ruhun yeni yetişen nesile kazandırılması ulusal bütünlük için önem taşımaktadır. Yapılan bu çalışmada kültür ve kültür varlıklarının korunmasının hem tek yapı mimari hem de mimarinin şekillendirdiği kent ölçeğinde incelenmesine yer verilmiştir.