Dinlerin ve Mezheplerin Teolojiden Stratejiye Kayışı
İslam vahyi, insanları, etraflarında var olanları Allah’ın ayetleri ve nimetleri olarak hayret/hayranlıkla (3/191) düşünerek (itibar, tedebbür, tefekkür, taakkul, tezekkür) canlı bir imana varmalarını isler. Aynı duyarlılığın inen Kur’an ayetlerine karşı oluşturulmasını da ister: “Müminlerin Allah’ı anıp da O’nun katından gelen Kur’an ayetleri karşısında kalplerinin huşu/saygı duyma zamanı gelmedi mi?! Müminler, vaktiyle kendilerine kitap verilen ve fakat uzun zaman geçince kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Çünkü onların çoğu fâsık kimselerdir.” (57/16). Akîde anlamında oluşturulan zihinsel kesin tasdikin huşû, haşyet, muhabbet, güven anlamında duygusal değerlilik yaşantılarını içeren “iman”a dönüştürülmesini ister: “Bedeviler, ‘İman ettik’ dediler. Onlara de ki: ‘Siz kesinlikle iman etmediniz: siz, şimdilik: Teslim olduk/tasdik ettik’ deyin; çünkü, iman sizin kalbinize henüz girmiş değil." (49/15-16).