Kendini Kur’an’a Adayan ve Hayatını Ona Göre Şekillendiren Bir İmam Portresi

Lisans öğrenimim sırasında bir yazı okumuştum. Beyrut’ta bir kilisede görev yapan bir vaizin bir haftalık yaşam öyküsünü konu alıyordu. Harp muhabiri olan Müslüman bir gazetecinin kaleminden çıkan bu çalışmanın daha sonraları kitaba dönüştüğünü duymuştum. Yazarın, Lübnan iç savaşını izlediği tarihlerde ilgisini çeken ve kendisinin konuğu olarak beraber geçirdikleri anları ve anıları; yani misafiri olduğu kişiyi bizzat gözlemleyerek gece ve gündüz, ev içi ve dışı, işbaşı ve harici ayrımı yapmaksızın bir bütün hâlinde anlattığı bu Hristiyan rahibin kısa süreli hayatını okuduğumda ilk etapta kendi kendime hayıflanmıştım; “Acaba bizde de böyle bir din hizmetlisi/gönüllüsü var mı?” diye. Bu yöndeki merakımı yıllarca içimde sakladım. Sonunda buna benzer bir örneğe rastlamış, bir tanesini bile görmüş/bulmuş olmanın rahatlığıyla geçmişten kalan o ukdeyi gidermiş, öykünmeyi de bırakmış oldum. Aşağıda okuyacağınız makaleden esinlenerek kısaca şunları söylemekle yetinmek, sanırım yeterli olacaktır: Eğitim, çok ciddî ve zor bir iştir. İlgi, sevgi, emek, zaman ve sabır ister. Çocuk, ergen ve genç pedagojisi ile psikolojisinden anlamayana öğretmenlik yaptırılmamalı, hele din bilimleri öğreticiliği hiç verilmemelidir. “Kem âlâttan kemâlât olmaz.” Aynı şekilde “Kötü öğrenci yoktur, kötü öğretmen vardır.” Bunun anlamı, kendisi iyi yetişmemiş olan bir hocanın rahle-i tedrisinden kaliteli/nitelikli talebenin çıkması düşünülemez ve beklenemez. Hiç kimseye umutsuz vak’a gözüyle bakılmamalıdır. Çünkü her insanın yaratılışının bir hikmeti (amacı ve misyonu) vardır. Tıpkı diğer bütün varlıklar gibi hiçbir beşer, boşuna ve lüzumsuz yaratılmamıştır. “Her insan bir cevherdir.” Yeter ki o kişi, gerçek sarrafının eline düşsün/geçsin ve onun tarafından keşfedilsin.

___

  • Kaynakça bulunmamaktadır.