ILLEGALLY OBTAINED EVIDENCE IN AMERICAN AND TURKISH CRIMINAL PROCEDURE LAW

Bu çalışmanın amacı, hukuka aykırı delilleri değerlendirme yasağının temelini oluşturan hukuka aykırı deliller konusunda Amerikan ve Türk sistemlerini karşılaştı- rarak, farklılık ve benzerliklerini vurgulamaktır. Amerikan ve Türk sistemleri arasında gözlemlediğim en temel fark, Amerikan sisteminde teknik anlamda arama teşkil etmeyen hallerin tartışılmasına karşın, Türk sisteminde bu konunun neredeyse hiç yer bulmamış olmasıdır. Arama teşkil etmeyen haller toplum tarafından makul kabul edilen bir özel hayat beklentisinin bulunmadığı ve bu sebeple polisin arama kararına gerek duymayacağı hallerdir. Bu ilke, Amerikan Yüksek Mahkemesi tarafından insan hakları bakımından anayasa ihlali değerlendirmesi yapılırken göz önünde bulundurulmaktadır. Türkiyede ise Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları daha çok yeni değerlendirmeye başlamıştır. Ne yazık ki Ceza Muhakemesi Kanununun aramaya ilişkin maddeleri kapsamında hukuka aykırılık değerlendirmesi yapan Yargıtay, insan haklarına ve Anayasaya aykırılık değerlendirmesi yapmadığındanözel hayatın gizliliği ihlal edilmiş midir? sorusu ile karşı karşıya kalınmamaktadır. Bu sebeple, makul bir özel hayat beklentisinin bulunmadığı ve sonuç olarak arama kapsamına girmeyen haller tartışma konusu dahi olmamaktadır. Başka bir husus ise, gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin Türkiyede kuvvetli şüpheye dayanan arama kararı ve başka surette delil elde etme imkanının olmaması gibi ağır şartlar gerektirmesine karşın, Amerikan hukukunda makul bir özel hayat beklentisiolmadığından teknik anlamda arama teşkil etmemesi ve arama kararına bile gerek olmamasıdır. Amerikan Yüksek Mahkemesine göre şüpheli, kendi rızasıyla ajanla konuşarak, konuştuğu kişinin ajan olduğunu bilmese de, onun bu konuşmayı poliseaktarma riskini göze almıştır. Bu nedenle Mahkeme özel hayat beklentisinin toplum tarafından makul olarak karşılanmadığına ve arama kararına gerek olmadığına karar vermiştir. Türkiyede ise bu durum şüphelinin kandırılması olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle arama kararı için kuvvetli şüphe ve başka surette delil elde edilememesi gibi daha ağır şartlar getirilmiştir. Kişisel fikrime göre, bu durum kandırma teşkil eder ve bir kimsenin üçüncü kişiye anlattıklarında makul bir özel hayat beklentisi vardır. Ayrıca, Türk hukukunda kandırma polisin ifade almasında bile yasaktır. Dolayısıyla, gizli soruşturmacı yoluyla konuşmaların aktarılması teknik anlamda arama teşkil edecektir. Ancak kanımca şüphe standardını kuvvetli şüpheden makul şüpheye indirmek kuralı kendi içinde daha makul hale getirecektir. Diğer bir farklılık, Amerikan hukukunda mahkeme kararını gerektiren ve gerektirmeyen haller olarak iki ihtimal varken, Türk hukukunda üçüncü ihtimal olarak savcı/kolluk amiri de gecikmesinde sakınca varsa arama emri verebilmektedir. Bununla bağlantılı olarak, Türk hukukunda, arama kararına gerek olan ve bu karara gerek olmadan polisin kendiliğinden arama yapabileceği haller Arama Yönetmeliğinde net değildir. Kaçmanın önlenmesi, delil karartmaya engel olunması, üçüncü kişilere zararın önlenmesi, ve suçlunun suç işledikten sonra takip edilmesi durumları ana esaslar olmakla birlikte, hangi hallerde gecikmesinde sakınca olması sebebiyle savcıdan arama emri gerektiği, hangi hallerin ise acil hal olması sebebiyle arama kararını gerektirmediği gerçekten çok açık değildir. Bu durum karışıklıklara yol açmakta ve gerek polisin, gerekse uygulayıcıların kafasında soru işaretleri uyandırmaktadır. Makalede bu konu da incelenmiştir. Başka bir önemli sorun, Türk mevzuatında şüphe dereceleri açısından kesin ve net bir sınıflandırmanın mevcut olmamasıdır. Mevzuatta yapılan değişiklerle şüphe dereceleri hangi hukuki temele dayandığı belli olmadan değişebilmektedir. Kanun koyucunun hukukun temel ilkesi olan makullük ilkesi çerçevesinde kurallar koyması gerekir. Aramalar açısından bu genel ilkenin yansıması, kanundaki şüphe derecelerinin, özel hayatın gizliliğine yapılacak olan müdahale ile devletin müdahaleyi yapmaktaki yararı- nın karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi gereğidir. Makullük ilkesinin diğer bir sonucu, farklı aramalar için getirilen aşamalı kriterlerin birbiriyle tutarlı olmasıdır. ABD hukukuna baktığımızda, kurumların kendi içinde tutarlı olduğu sonucuna varabiliriz. Durdurma ve üst araması için basit şüphe (İlginç bir şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5.maddesinde yakalama-gözaltı için gerekli kıldığı ve Türkçeye makul şüphe olarak tercüme edilen reasonable suspicion şartı kullanılıyor.); ev araması, iletişimin dinlenmesi, yakalama-gözaltı için makul şüphe (probable cause olarak adlandırılıyor) şartı aranmaktadır. Makul şüphenin ötesinde şüphe ise vücutta mermi çekirde- ğinin aranması gibi vücut bütünlüğünü ihlal eden istisnai hallerde aranmaktadır. Türk hukukunda yakalama-gözaltı için polisin mesleki tecrübesine, bilgisine ve olayların akışına göre duyduğu şüphe anlamına gelen ve benim basit şüphe olarak yorumladığımumma derecesinde makul şüphe; ev araması için 6526 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önce makul şüphe, sonrasında ise kuvvetli şüphe; iletişimin denetlenmesi için bu kanun değişikliğinden önce ve sonra kuvvetli şüphe; yakalama- gözaltı için- benim kuvvetli şüphe olarak yorumladığım- kuvvetli iz ve emarelerin olması şartları aranmaktadır.Sistemimizdeki temel sorun, hukuki yapı açısından kendi içinde tutarlı bir mevzuata sahip olmamamızdır. Kurallar çok sık değişmekte ve bu durum kanunun ruhunu ve yapısını bozmaktadır. Örnegin, iletişimin dinlenmesi için kuvvetli şüphe şartının aranmasının gerekçesi olarak, dinlemeyi gerçekleştiren polisler tarafından aslında dinlemenin hedefinde olmayan kişilerin konuşmalarının da dinleneceği ve dinlemenin hedefi olan kişi hakkında ulaşılmak istenilenden çok daha özel bilgilere ulaşılabileceği hukuk- çular tarafından ileri sürülmekteydi. Bu sebeple, iletişimin dinlenmesindeki şüphe şartı- nın ev aramasından yüksek bir kriterde olması - kimi hukukçular tarafından ağır olduğu söylense de- yine de anlaşılabiliyor

Throughout the world, there are two main kinds of evidence that are subject to exclusion when illegally obtained. One is gathered in violation of the right to privacy, while the other violates the privilege against self-incrimination. The purpose of this paper is two- fold: first, to provide some insight about evidence that is subject to the exclusionary rule, and second, to compare the legal systems of Turkey and the United States (the U.S.) regarding this topic.

___

  • AVCI, Mustafa, “Türkiye’de Olağan Dönem Kanun Hükmünde Kararnameleri ile İlgili Bazı Sorunlara İlişkin Değerlendirmeler,” in: Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XVI, S.1, Ocak 2012
  • CENTEL, Nur-Hamide ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 2011
  • GÖZLER, Kemal, Hukukun Temel Kavramları, Ekin Yayınevi, Bursa 2012
  • GÖZÜBÜYÜK, Şeref-Turgut TAN, İdare Hukuku-Genel Esaslar Cilt-I, Turhan Kitabevi, Ankara 2011,
  • HAFIZOĞULLARI, Zeki, “Bir Kültür Ürünü Olarak Hukuk Düzeni,” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.45, 1996/1-4
  • ÖZTÜRK, Bahri-Durmuş TEZCAN-Mustafa Ruhan ERDEM-Özge SIRMA-Yasemin F.S. KIRIT-Özdem ÖZAYDIN-Esra A. AKCAN-Efser ERDEM, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012
  • SOYASLAN, Doğan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2006
  • ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesi Hukuku-I, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012
  • TOROSLU, Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara 2005
  • TOROSLU, Nevzat-Metin FEYZİOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 2006
  • ÜNVER, Yener-Hakan HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku-1. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara 2012
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi-Cover
  • ISSN: 1306-3839
  • Yayın Aralığı: Yılda 2 Sayı
  • Başlangıç: 2006
  • Yayıncı: ERCİYES ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ