TÜKETİM VE CAZİBENİN MEKANSAL İZDÜŞÜMÜ OLARAK ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

Farklı medeniyet çatıları altında yer alan farklı kültürlerin insanları tarafından kendine özgü biçim ve formlarda tatmin edilme yoluna gidilse de, tüketim evrensel bir olgudur. Özellikle kapitalist sistem tarafından günümüzde evrenselliğine yakışır bir şekilde standardize edilmiş, tekdüzeleştirilmiş ve özgünlüğü ortadan kaldırılmış bir yapı ve forma sahip olarak sosyo-kültürel değerlerin önüne geçmiş bulunmaktadır. Tüketimin bu denli önem kazanmasında, birçok toplumsal ilişkiyi düzenler hale gelmesinde ise alışveriş merkezleri hayati görev üstlenen temel aktör konumundadır. Sahip olunan mekan, sunulan imkan, detaycı bakış açısı, rasyonel hareket tarzı, vitrin ve kredi kartı gibi yardımcı enstrümanlar bakımından tamamıyla tüketime adanmışlığın söz konusu olduğu bu merkezler, sahip oldukları cazibeyi tüketimi körüklemek, dönüştürmek ve yinelemek için kullanmaktadır. Kimilerinin tüketim katedrali, kimilerinin ise tüketim mabedi şeklinde nitelendirdiği bu merkezler, tüketim ve cazibenin mekansal izdüşümü olarak karşılaşılan, dünya genelinde amaç, temel prensip, işleyiş tarzı gibi temel nitelikler itibariyle birbirlerini oldukça andıran mekanlardır. Tüm bu özellikleri sayılan mekanlara eleştirel bir gözle bakmakta olan bu çalışma, alışveriş merkezlerini tüketim ve cazibe perspektifinden hareketle ele alırken, onları bir tüketim ve cazibe merkezi haline getiren olgusal, algısal ve işlevsel unsurlar üzerinde de yoğunlaşarak, detaycı bir yaklaşımla konuya yaklaşmakta, çok yönlü, etkileşimsel bir bakış açısıyla değerlendirmelerde bulunmaktadır.