Cinsiyet tarihi, yirminci yüzyılın ikinci yarısında başlayan, kendi anlamı olan yeni bir tarih türüdür. Toplumsal yaşam açısından cinsiyet hem erkeğe hem de kadına aittir; ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu terim daha çok kadın yaşamını ve tarihini tanımlamak için kullanılmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar tarih erkeklik üzerine kuruluydu, bu da genellikle erkeklerle ilgili olduğu anlamına geliyordu ve erkek tarihçiler baskındı. Bu tarih yaklaşımı ile kadınlar geçmiş yaşamlarını araştırmak için tarihte daha fazla yer almaya başladılar ve bu nedenle toplumsal cinsiyet tarihi, kadınların böyle erkek egemen bir dünyada haklarını nasıl kazandığını gösteren harika bir örnek teşkil etmektedir. Böyle bir başarı ile toplumsal cinsiyet, tarihsel anlamda kadınların erkeklerden daha fazla yansıtıldığı başka bir anlam kazanmıştır. Cinsiyet tarihi kadınların geçmişteki yaşamlarını araştırmak ve kadınların tarih için ne kadar önemli olduğunu anlatması bakımından önem arz etmektedir.