Türkiye’de Otantik Felsefe Yapabilmenin İmkanı ve Din Felsefesi: Paul Ricoeur Örneği Üzerinden Bir Soruşturma
Recep Alpyağıl1 bir derdim var, diyor. Bu dert, İslam hikmetinin yeterince kavranamamış ve çağdaş felsefeye taşınamamış olmasıdır. Bu bağlamda Alpayağıl, tıkanıklığı açmak ve aşmak için yeni yollar bulmayı, her daim bir arayış içinde olmayı kendine misyon edinmiştir. Kitabın yazılış gerekçesi eski(meyen) bir soru olan “Türkiye’de neden filozof yok ya da neden özgün bir felsefemiz yok?” sorusuna cevap aramak gayesiyle açıklanmaktadır. Bu soru, özgün felsefe yapabilmeyi kendine dert edinmiş olan yazarın, aynı zamanda spesifik bir sorunudur. O, bu kısır döngüden çıkmanın ve çözüm geliştirmenin din felsefesi ile mümkün olacağı kanaatindedir. Din felsefesi, geçirgen yapılı bir disiplin olarak diğer disiplinlerle etkileşiminde, sağlıklı geçişler için bazen bir köprü, bazen de çıkması muhtemel gerilimleri nötralize ederek, yeniden üretip dönüştüren bir katalizör işlevi görmektedir. Türkiye’de felsefe yapanlar, maalesef din felsefesinin fonksiyonelliği ve oynadığı ehemmiyetli rolün tam olarak anlaşılamaması nedeniyle bu disiplinden yeterince yararlanamamışlardır. Kitapta tartışılan temel soru ve sorunlar çağdaş bir felsefe düşünürü olan Paul Ricoeur üzerinden ele alınmıştır. Ricoeur’un tercih edilme sebebi, bir geçiş düşünürü olması, çoklu bakış açısına sahip olması ve çeşitliliğe ilgi duymasıdır. Ricoeur’un bu niteliği, deneyimlerini değerli kılan unsurlardır.