İLÂHÎ DİN(LER) MENSUPLARININ HAYIRLI OLANLARINA ALLAH’IN KUR’AN’DA ÖNGÖRDÜĞÜ ORTAK İSİM: ÜMMET-İ KÂİME

Kur’ânî bir deyim olan “ümmet-i kâime” başlığını taşıyan makâlenin takdîmine geçmeden evvel, bunu kaleme alırken izlediğimiz yönteme dair şu ön-bilgiyi sunmayı yararlı buluyoruz. Sosyal bilimlerin çok girift bir yapısı vardır. Bu gerçekten hareketle; bunların herhangi bir dalında çalışma yapan bir araştırmacı, salt o disiplinle sınırlı kalarak ortaya bilimsel değeri hâiz, ciddî-seviyeli bir ürün koyması hemen hemen imkânsız gibi bir şeydir. Dinî ilimler sahası da bu kategoriye dâhil olmakla, aynı durum burası için de geçerlidir. Örneğin; Tefsîr alanında akademik düzeyde bir makâle, tez veya kitap hazırlayan bir araştırmacı, buna destek ve yardımcı olabilecek yan branşlar konumundaki Hadîs, Fıkıh, Kelâm, İslâm-Dinler-Mezhepler-Tasavvuf Tarihi vs. disiplinlerden de azâmî derecede istifâde edecektir. Bu, gâyet tabiî ve hatta olması gereken; yapılmadığında ise yadırganması icâbeden bir durumdur. Zira bu ihtisas dallarının, asla birbirinden bağımsız ve kopuk olduğu düşünülemez. Mühim olan, bunların birbirleriyle ilintilerini iyi saptamak ve ilişkilerini yerinde ve doğru kurmaktır. Biz de –becerebildiğimiz ölçüde- bunu gerçekleştirmeye çalıştık

___

  • 1
  • Kur’an’ın, bu türden çift yönlü konuları, karşılaştırmalı olarak düalist bir anlatım tarzıyla işlediğini
  • çok yer(in)de gözlemlemek pekâlâ mümkündür. 2
  • Kur’an’ın indiği dönemde Arapların (özellikle Hicaz bölgesindekilerin) dinî inanışları hk. bkz.
  • Şemseddin GÜNALTAY, İslâm Öncesi Araplar ve Dinleri (Sadeleştirenler: M. Mahfuz SÖYLEMEZMustafa
  • HİZMETLİ), s. 63-94, Ankara 1997. 3
  • “Burada (3/Âl-i İmrân, 113’te) ehl-i kitab müslimanlara dahi şamil olan manai eammına masruftur.”
  • (Elmalı’lı Muhammed Hamdi YAZIR, Hak Dini Kur’an Dili, II/1160, İstanbul 1979.)