Yıldırım Bayezid'in İntiharı Meselesi

Bundan altı yıl kadar evvel, gene bu sahifelerde çıkan küçük bir yazımda ( Yıldırım Bayezid'in esareti ve intiharı, B eIleten 2, 1937, s. 591 - 603 ), şark ve garp tarihcileri arasında eskiden beri ihtilaflı iki mes'ele olarak sürüklenip giden meşhur demir kafes rivayeti ile, Yıldırım'ın eceli ile mi yoksa kendisini zehir I em ek suretiyle mi öldüğü mes'elesini tetkik ederek, her ikisinde de müsbet neticelere varmıştım. Bu hususta kullandığım usûl, o zamana kadar kullanılmış olan metinler tenkıydi usulünden başka, bahis mevzuu olan şahsiyetlerin psikolojisini ve o devrin umum telâkkıylerini de göz önünde tutan, daha geniş ve tam mânâsiyle tarihi bir usül idi: Bu devirden daha evvel ve daha sonra, Yakın şark İslam - Türk dünyasında demir kafes âdetinin mevcut olduğunu, Yıldı rım'dan başka birtakım tarihi şahsiyetlerin de "yüzük taşlarının altında sakladıkları, zehir vasıtasiyle intihar etmiş bulunduklarını birtakım misâllerle göstermiştim. Tarihi metinleri tenkıyd ve mukayese ederken de, bunları yazan tarihcilerin psikolojilerini ve eserlerini kimler için ve ne gibi maksatlarla yazdıklarını bilhassa tahlile çalışmıştım. Bu tetkıyd neticesinde, gerek demir kafes rivayetinin, gerek intihar hâdisesinin doğruluğu bence kat'i surette meydana çıkmıştı