Kutadgu Bilig Dizini Üzerine

Arat'ın çalışmaları arasında Kutadgu Bilig'in üç nüshasına dayanan karşılaştırmalı metin yayını ve çevirisi sanırım onu en uzun süre uğraştıran çalışmalar olmuştur. Kendisi bu çalışmalarına daha hocası Willy Bang Kaup hayattayken (yani 1934'ten önce) başladığını yazıyor. Çeviri cildi ilk kez 1959'da basıldığına göre Arat'ın KB üzerinde 25 yıla yakın çalıştığı anlaşılıyor. Ölümünden 15 yıl sonra kendi öğrencisi olan meslektaşlarımızın yayınladığı dizinin önsözünde Muharrem Ergin, Arat'ın sağlığında metnin fişlerini hazırladığım, alfabe sırasına koyduğunu, ancak maddelerin düzenlenmesi ve maddebaşlarına anlam verilmesi işinin birkaç denemeden ibaret kalmış olduğunu bildiriyor. Bu fişler üzerinde dizini yayınlayanların denetiminde yaptırılan öğrenci mezuniyet tezlerinin sonradan bir kez daha gözden geçirilip denetlenmesi ve düzeltilmesi sonucu ortaya Arat'ın adıyla yayınlanan dizin cildi çıkmıştır. Bu dizini Arat kendisi bitirebilse, hele Uygurca metinlerde ve Atebetül-hakayık'ta yaptığı gibi notlarını ve açıklamalarını da yazıp yayınlayabilseydi, Türk filolojisi pek yararlı bir çalışma daha kazanmış olurdu. KB metni yaklaşık 68.000 sözcükten oluşmaktadır. Bunca sözcüğü 2861 maddebaşında toplayarak belli bir düzene göre sıraya koymak ve anlam vermek kolay bir iş değildir. Bu güç işi üzerlerine alan meslektaşlarımıza teşekkür borçluyuz. Gerçekte Arat'ın yalnız teknik hazırlıkların bir kısmını yaptığı bu dizini kitap durumuna getirdikten sonra, hocalarına saygılarını dile getirmek üzere yazar adı olarak onun adını göstermeleri, kendilerini ise "neşre hazırlayanlar" diye alçakgönüllülükle geriye çekmiş olmaları da takdire değer bir davranıştır. Kuşkusuz, yaşamı boyunca titiz çalışmanın pek güzel örneklerini vermiş olan hocalarının adıyla bu kitabı yayınlarken gerekli özeni yeterince göstermiş olsalardı, kazanacakları takdir daha da büyük olacaktı. Aşağıda gösterileceği gibi KB dizininde düzeltilmesi gereken epeyce nokta bulunmaktadır. Yine de bu dizin, özellikle ileride KB'in söz varlığı üzerine yapılacak başka çalışmalar için yararlı olacaktır. Ayrıca verilerin bulunmasında büyük ölçüde kolaylık sağlamaktadır, ancak dikkatle kullanılması gerekir.

Certain Aspects of Medical Instruction in Medieval Islam and its Influences on Europe

Speaking of the university, Charles Homer Haskins says, "Universities, like cathedrals and parliaments, are a product of the Middle Ages. The Greeks and the Romans, strange as it may seem, had no universities in the sense in which the word has been used for the past seven or eight centuries. They had higher education, but the terms are not synonymous. Much of their instruction in law, rhetoric, and philosophy it would be hard to surpass, but it was not organized into the form of permanent institutions of learning. A great teacher like Socrates gave no diplomas; if a modern student sat at his feet for three months, he would demand a certificate, something tangible and external to show for it—an excellent theme, by the way, for a Socratic dialogue. Only in the twelfth and thirteenth centuries do there emerge in the world those features of organized education with which we are most familiar, all that machinery of instruction represented by faculties and colleges and courses of study, examinations and commencements and academie degrees. In all these matters we are the heirs and successors, not of Athens and Alexandria, but of Paris and Bologna". The madrasa, in its standard and typical form, was the school for higher education in theology and law in medieval Islam. It came into official existence in the eleventh century, while the European university was developed over a century later and at a time when already Latin translations of Arabic philosophical and scientific works were available. There were certain parallelisms between the features of the madrasa and the university. Moreover, certain essential characteristics of the university were radically new, and the development of the medieval university in Europe was rather rapid. In view of such considerations certain scholars have suggested the possibility that the medieval European university owed much to conscious imitation of the madrasa system.