Türk Hukukunda İmtiyaz Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği: 406 ve 5809 Sayılı Kanunlar Açısından Değerlendirilmesi

Elektronik haberleşme sektöründe mobil ve sabit telefon hizmetlerinin verilmesinde imtiyaz usulü kullanılmaktadır. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ile bir yetkilendirme çeşidi olarak düzenlenen imtiyaz sözleşmeleri daha sonra 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde yetkilendirme rejiminde yapılan değişiklikle yetkilendirme çeşidi olarak bildirim ve kullanım hakkı olarak düzenlenmesi neticesinde yetkilendirme rejimi kapsamından çıkarılmış ve mevcut yetkilendirme usulü olan imtiyaz sözleşmelerinin sürelerinin sonuna kadar devam edebilmeleri geçici bir madde ile hüküm altına alınmıştır. Bu yaklaşım, imtiyaz sözleşmelerini kanun ile müdahale edilmesini “Ahde Vefa” ilkesi çerçevesinde uygun görmeyen Anayasa Mahkemesi Kararı ile de paralellik arz etmektedir. Tabii ki, imtiyaz sözleşmelerinde yapılacak olan hizmet kalitesi ve tüketici lehine iyileştirmeler bu kapsamın dışındadır

LEGAL ASPECT OF CONCESSION AGREEMENTS WITHIN THE TURKISH LAW : AN ASSESSMENT UNDER THE LAWS NUMBERED 406 AND 5809

The method of concession has been used for the provision of mobile and fixed telephony services in electronic communication sector. With the entry into force of the Electronic Communications Law numbered 5809, aiming to ensure compliance with EU acquis, that resulted in the change of the authorization regime so as to include notification and right of use, the concession agreements basically set out in the Telegram and Telephone Law numbered 406 has been removed. However concession agreements signed with the Authority before the entry into force of the Law numbered 5809 are allowed to pursue until their termination by Provisional Article 2 of the Law numbered 5809. This approach is in parallel with the Constitutional Court decision that finds intervention to the concession agreements via law incompatible with pacta sunt servanda principle. On the other hand, improvements in favor of consumers and in terms of quality of service is outside the scope of this approach.