Tekstil Tasarımı Eğitiminde “Tapestry”Lerde Renk Uygulamalarına Bir Örnek

Tekstillerin renklendirilmesi, tekstil tarihinin ilk dönemlerine kadar uzanmakla birlikte, renk sistemlerinin geliştirilmesi için 17. ve 18. yüzyıllarda, fizikçilerden tasarımcılara kadar birçok kişinin yoğun çalışması gerekmiştir. Genel olarak tekstil tasarımında renk, önemli bir tasarım öğesi iken, resimli dokumalarda rengin işlevi daha da artmakta ve dolayısıyla rengi elde etme çabaları büyük önem kazanmaktadır. Özellikle dokuma sanatının resim sanatına paralel gelişiminde, iplikleri istenen renge boyama çalışmaları, tapestry atölyelerinde çalışan tasarımcıların ve ressamların temel sorunlarından biri olmuştur. Resimli dokuma sanatı olarak da bilinen tapestry tekniğinde, yüzey oluşturulması devamsız atkılarla sağlandığından, bir resim için gerekli olan tüm tonlamalar ipliklerle ve bu ipliklerin belirli oranlarda dokuma sırasındaki karışımlarıyla elde edilmeye çalışılmaktadır. Tekstillerin renklendirilmesi için sentetik boyar maddelere geçilmeden önce boyamanın çeşitliliğinin sağlanması için denemeler yapılmış ve yapılan bu çalışmalar genel renk teorilerinin geliştirilmesinde etkili olmuştur. Tapestry atölyesinde çalışmış bir kimyacı olarak Michel-Eugène Chevreul'ün renk konusunda deneyimi ise kendinden sonra gelen ve renk üzerinde çalışan birçok tekstil sanatçısını da etkilemiştir. Özellikle günümüz tasarımında ve temel tasarım eğitiminin renkle ilgili olan aşamasında Bauhaus sanatçıları kendinden önceki bu çalışmalardan etkilenmişlerdir. Bu çalışmada, tarihsel alt yapıya dayanan renk çalışmalarından yola çıkarak, renk denemelerinin esas alındığı tapestry uygulamaları yapılmıştır.