Eko-Kentler: Kent ve Doğa İlişkisinde Yeni Bir Sistem Tasarımı

Geçmişten günümüze birçok medeniyete ve yönetime ev sahipliği yapmış kentler; zaman içinde çeşitli yönlerde değişikliğe uğramış sosyal yapılardır. Barındırdığı nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ya da yönetimle ilgili işlerle uğraştığı, tarımsal hiçbir etkinliğin yapılmadığı kentlerde son yıllarda teknolojik gelişmelerin ve sosyal değişimlerin de etkisiyle; çevreye zarar veren enerji tüketiminde artma gözlemlenmektedir. Kentlilerle birlikte yerel yönetimler, kentlerinde meydana gelen değişimlerin kente olan olumsuz etkisini süreç içinde görememiş; bugün kentler doğayı tüketen makineler haline gelmiştir. Kentler dünyada varlığını korumuş, devamlı bir örgüttür. Bu algı, son yıllarda gerçekliğini yitirmekte, stratejik planlamalarla sistematize edilecek bir süreç ile birlikte hedeflenmiş bir sonuç olarak görülmektedir. Bu noktada eko- kentler yeni bir kent çözüm önerisi olarak görülmekte; kendi enerjisini üreten, doğaya saygılı kentler oluşturulabilmektedir. Eko- kent kavramı, kentin ve çevrenin etkileşim içinde olacağı bir kent tasarımı ve uygulama yaklaşımıdır. Bu yaklaşımla hedeflenen; canlı organizmalar ve doğal ekosistemlerin fonksiyonlarını sürdürebileceği, kendi kendine devam edebilen, sağlıklı bir insan yerleşimi sağlanmasıdır. Bölgesel, doğal ve dünya ekonomik sistemi için bir alt sistem oluşturulması amaçlanmaktadır. Sağlıklı bir ekosistem ve canlı organizmalara olanak sağlayabilecek temel sistemlerin oluşturulması, projenin hedeflediği noktaya ulaşmak konusunda bir zorunluluk olarak kabul görmektedir. Bu sistemlerden birkaçı; biyo çeşitliliğin sağlanması, enerji tüketiminin minimuma inmesi, yeşil alanların arttırılması, karbon ayak izinin minimize edilmesi olarak sıralanabilir.