Jack Kerouac ve Brenda Frazer toplumun bastırılmış düşüncelerinden uzakta bir yaşamın özlemini yaşayan iki Beat kuşağı yazarlarıdır. Her ikisi de yollarda farklı hayatlar seçerek özgürlük ve tecrübe arayışına girerler. Fakat tecrübe arayışındayken bu iki yazar kadınlara karşı tamamen farklı düşüncelere ve çelişkili tutumlara sahiptir. Jack Kerouac’ın On the Road ve Brenda Frazer’ın Troia adlı eserlerinde baştan sona kadar kadın ve erkeğin bakış açısına göre kadın tasvirinin değiştiği anlaşılır. On the Road’un kadının pasifliğini ve onların sex objesi olarak algılanışını içeren düşünceleri Troia’daki kadının aktifliği ve cinselliği ile çatışır. Bu makale kadın portresi çerçevesinde bu iki biografiyi karşılatırmayı hedeflemektedir. Bu biyografilerdeki kadın tasvirinin farklı şekillerde ele alınışı bu makalenin ana noktasıdır.

Jack Kerouac and Brenda Frazer are two Beat generation writers longing for the lives far away from suppressed thoughts of society. They both seek freedom, experience by being on the road and choosing different lives. However, while looking for experience, these two writers own disparate points of view and contradictory attitudes towards women. Throughout Jack Kerouac’s On the Road and Brenda Frazer’s Troia, it can be grasped that depiction of women undergoes a change according to the view of man and woman. The ideas comprising women’s passivity and their being perceived as a sex object in On the Road clash with the notion of women’s activity and sexuality in Troia. This paper aims at comparing these two memoirs within the frame of women’s portrait. Handling of women depiction in these memoirs in a different way is the focal point of this paper.