Modern Liberteryenizmin Ahlâkî Temelleri

Bireysel özgürlüğü önemseyen klasik liberal siyasî felsefenin yüzyılları bulan bir geçmişi olmasına rağmen, onun “liberteryenizm” olarak bilinen modern Amerikan türü 1960’lara kadar geri götürülebilir. Bu hikâye daha önce anlatılmıştır1 , ama ben modern liberteryen etlellektüel hareketi Ayn Rand ile Murray Rothbard arasındaki ayrışmaya kadar izleyeceğim. Rand mülkiyet haklarıyla tanımlanan ve Aristocu bir tabiî hukukla temellenen şekliyle özgürlüğün merkezîliğini popülerleştirdi. Bir iktisatçı olan Rothbard ise özgürlüğün ve serbest piyasanın nasıl işlediğini açıklamada Avusturya iktisadının rolünü öne çıkaracak şekilde bu unsurları daha da geliştirdi. Önemli bir nokta da, Rothbard’ın ayrıca tekelci devlete karşı anarşist bir mesafeyi benimsemiş olmasıdır. Rothbardcılığın oluşturucu unsurlarının hiç birisi büsbütün orijinal olmamakla beraber; onun 1960’lar ve 70’lerde Avusturya iktisat anlayışı, Aristocu tabiî hukuk etiği, Locke’cu tabiî haklar, müdahaleciliğe karşı bir dış politika anlayışı ve bireyci anarşizmi sentezleyen yaklaşımının, 1980’ler ve 90’larda etkili olacak genç bir entellektüeller kadrosunun zihnini fetheden başlı başına bir paket oluşturduğunu söylemek hakkaniyete uygun olur.