KİTAP İNCELEMESİ/BENJAMIN ARDITI (2010), LİBERALİZMİN KIYILARINDA SİYASET:FARKLILIK, POPÜLİZM, DEVRİM, AJİTASYON (ÇEV:EMİNE AYHAN), (İstanbul:Metris Yayınları. 200, s.)

hangi durumlarda demokratik siyaseti desteklediğinin veya çökerttiğinin, içeriden çıkış yollarının nasıl sağlanacağının analizini yapmakta. Arditi bu sorgulamada, başta Ranciere olmak üzere, Zizek ve Laclau gibi çatışmanın ve uyumsuzluğun, siyasetin temeli olduğunu kabul eden düşünürleri yanına alıyor. Arditi’nin bu çabası, “artık bir dışarısı yok” haykırışına yakın dursa da onun asıl çabası sınırların hangi durumlar altında zorlanabileceği yönünde. Dolayısıyla, dışarısını dert edinmeden önce, içerinin ve içeridekilerin neliğini anlamak gerekliliğini hatırlatıyor. Arditi, Ranciere’in “siyaset düzeni parçalar arasındaki verili bir ilişkinin sekteye uğratılmasına denk gelir” görüşünden hareketle, içerideki akışı kesmenin olanaklarını bulmayı amaçlıyor. Kitabın ilk bölümü, “Farkıllılığın Görünmeyen Yüzü ve Tikelciliğin Sınırları”, “kimlik siyasetinin bir dışlama deneyimine karışılık eşit muameleye yönelik bir arzudan doğmuş olduğu halde, çok geçmeden kendi kendine gönderme yapan bir muhakemenin içine hapsolmuş olduğu” (s.29) meselesini tartışıyor. Arditi, özellikle “coşkulu bir farklılık teorisyeni” olarak nitelediği Vattimo’nun görüşlerinden yola çıkarak, “bağlanımlardaki çoğalma” ve “salınım” kavramlarını kullanıyor. Farlılık vurgusuyla “bir çeperden diğerine salınma bağlanımlarda bir gevşemeye yol açabileceği gibi, insanların ilgilerini çeşitlendirme, dernek mensubiyetini genişletme ve aidiyet ağlarını çoğaltma potansiyeli de taşır. (…) Katılımcılar genellikle bir bütün olarak toplumu temsil etme iddiasından azade bir şekilde, kendi adlarına hareket eder; çoğu zaman yüksek ahlaki gerekçeler iddiasında bulunma eğilimi taşımaz. (…) Süreksiz müdahale eylem alanındaki, siyasal alanındaki veya başka alandaki salınımın başka bir yüzüdür” . Ancak Arditi, söz konusu salınımların oluşturduğu “biz”lerin, kapsayıcılık ya da dışlayıcılık açısından ele alınabileceğini belirtir. “Ore” (biz’in dışlayıcı kipi) ile “nande” (biz’in kapsayıcı kipi) arasında oluşan fark, gruplar arasında sınırların pekişmesine neden olmaktadır. Böylece “kimliklerin safi bir özgürlük deneyimine dönüşmediği, kendi başına daha büyük ölçüde dayanışma veya demokratik katılım teminatı da sağlama”dığı gerçeğiyle karşılaşılır (s.55). Arditi’ye göre “hak talebi tekbenci tikellik anlayışını geçersiz kılar ve evrenselleri tartışmalı veya polemik kategoriler olarak yeniden ileri sürer; bununla birlikte kimlik siyaseti ile liberal söylem arasındaki müphem ilişki hakkında da bir şey söyler. Kimlik siyasetinde anayasal ve egemenliğe dayalı yurttaşlık gibi homojenleştirici kategorilere dayanmasından ötürü liberalizm eleştirilirken, haklar da telafi edici bir mekanizmanın parçası olarak algılanır (s.60)”. Kendine has ilişkilerle var olma eşitliği anlamında başkalarıyla arasına sınır çekmeye yol açan ore kimliği “çıkar siyasetinin olağan alışverişine katılmış ve başlangıçtaki karşı koyuşunu çıkar siyasetinin liberal demokrat senaryoda

KİTAP İNCELEMESİ/BENJAMIN ARDITI (2010), LİBERALİZMİN KIYILARINDA SİYASET:FARKLILIK, POPÜLİZM, DEVRİM, AJİTASYON (ÇEV:EMİNE AYHAN), (İstanbul:Metris Yayınları. 200, s.)