Fars Şiiri mi? Farsça Şiir mi? Klâsik Türk Şiir Geleneğinin Oluşumu ve Sınırları Hakkında Düşünceler

Türk edebiyatının en uzun dönemini oluşturan klâsik Türk edebi­yatının sınırları, içeriği, tanımlanması ve isimlendirilmesi hakkında prob­lemler vardır. Bu problemlerin temel olarak, yazı dilini esas alan sınıflan­dırmadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İslâmiyet dairesine giren milletlerin el birliği ile hemen her alanda gerçek­leştirdikleri büyük gelişmelere paralel olarak, Islâmiyetten sonra 10. asır­dan itibaren Horasan ve Mâverâünnehir merkezli ortak bir edebiyat oluş­muştur, islâm kültür ve medeniyetinin başlangıcında oluşturulan ve klâsik Türk edebiyatının da kökenini teşkil ettiğini düşündüğümüz bu ortak ede­biyatın dili, tarihî zaruretler gereği Farsça olmuştur. Bu edebiyat/şiir gele­neğinin, daha sonra Anadolu'da yeni bir yazı dili (Batı Türkçesi) ile devam ettirildiğini ve 20. yüzyıla Türkler tarafından taşındığını söylemek müm­kündür. Fakat şiir geleneğini göz ardı eden, buna karşılık dil farklılığını öne çıkaran tasnifler sonucunda klâsik Türk edebiyatının geçmişi karanlık­ta kalmış ve bu edebiyat bir taklit olarak değerlendirilmiştir. Yeterli biri­kim ve malzemeden yoksun bir şekilde, daha çok Batılı kaynaklarda orta­ya konan ve bize de fazlaca incelemeden adapte edilen bu değerlendirme­ler, edebiyat eğitim ve öğretiminde kalıplaşmış bir şekilde varlığını devam ettirmekte ve büyük bir kısır döngüye sebep olmaktadır. Bu yüzden konu­nun 20. asrın ortalarından bu yana yapılan çalışmaların ışığı altında tekrar ele alınmaya ihtiyacı vardır. Bu yazıda, ortak İslâmî edebiyatın tarihî seyri; Türklerin bu ortak edebi­yattaki yeri ve klâsik Türk edebiyatının kökeni ortaya konulmaya çalışıl­mış ve sonuç olarak yazı dilini esas alan tasnif yönteminin Türk edebiya­tının sınıflandırılmasında tek başına yeterli olamayacağı kanaatine varıl­mıştır

Persian Poetry or Poetry in Persian? Thoughts About Formation and Boundaries of Classical Turkish Poetry Custom

There are problems about the boundaries, content, definition and naming of the classical Turkish literatüre forming the longest time period within Turkish literatüre, it is known that these problems originated basically from the classification based on the literary language. in parallel with the great achievements in almost every field, a common literatüre was also established by the cooperation of nations residing within the Islamic circle after the advent of islam. The language of this common literatüre, which had been established in the beginning of Islamic culture and civilization and which formed the origin of the classical Turkish literatüre, became Persian due to historical necessities. it is possible to say that the Turks, later on, continued this literature/poetry custom in Anatolia using a novel language referred as Western Turkish, and they were the only nation who carried on such poetry custom up to the 20™ century. Hovvever, as a result of the classifications not dealing with the poetry custom but based solely on the language difference, past of the classical Turkish literatüre remained obscure and it was evaluated as an imitation literatüre. The adaptation of these evaluations made by the Western sources vvithout having sufficient materials and knovvledge results in a vicious circle in our literatüre education. Therefore, this subject needs to be taken up önce more in the light of studies conducted since the middle of the 20"1 century. This paper brings up the matters of historical progress of the common Islamic literatüre, the role of Turks in the development of this literatüre and the origin of the classical Turkish literatüre. As a conclusion, the use of a classification method based solely on the literary language would be insufficient to classify the Turkish literatüre.