Kur’an’da Fey Kavramı

Sözlükte dönmek, gölge, gölgelik gibi anlamlara gelen fey, Kur’ânî bir terim olarak düşmandan bir savaş neticesi olmaksızın alınan mala denir. Savaş neticesi alınan mala ise ganimet denir. Ganimetle ilgili hükümler hicretin ikinci yılında vuku bulan Bedir Savaşı hakkında inen Enfâl 8/1 ve 41’inci ayetleri ile düzenlenmiştir. Fey ile ilgili hükümler ise hicretin dördüncü yılında vuku bulan Nadîroğulları’nın Medine’den sürgün edilmesi hakkında inen Haşr 59/67’nci ayetleri ile düzenlenmiştir. Medine’de oturan üç Yahudi kabilesinden biri olan Nadîroğulları Resûlüllah (s.a.v.) ile yapmış oldukları antlaşmayı bozup ona suikastta bulunmaları neticesinde muhasara edildi, on beş gün bu muhasaraya direndiler. Resûlullah’a karşı daha fazla direnemeyeceklerini anlayınca antlaşma yaparak Medine’yi terk ettiler, Şam’a gidip yerleştiler. Geride başta hurmalıkları, arazileri ve silahları olmak üzere birçok taşınır, taşınmaz mal bıraktılar. Haşr 59/6’da Müslümanların bunların üzerine at ve deve ile gitmedikleri, savaş yapılmadığı ve mallarını antlaşma neticesi bırakıp gittikleri için onlardan alınan bu mallara ganimet değil fey denildi ve bunun tasarrufu Resûlüllah (s.a.v.)’e bırakıldı. Resûlüllah ailesinin bir senelik yiyeceğini ayırdıktan sonra kalanını ensarın da müsaadesini alarak muhacirlere taksim etmiştir. Ensardan ise çok fakir oldukları için sadece üç kişiye vermiştir. Fey’in nasıl taksim edileceği hususunda İslam hukukçuları arasında görüş ayrılıkları vardır