Emevîler Dönemi Fetih Politikası ve Mâverâünnehir’in Fethi

Emevî devleti hicri 41 yılında, daha çok kabile ve ırk asabiyeti üzerine kurulan siyasî bir oluşumdur. Dönemin şartları Emevîler lehine tezahür ettiğinden, kısa bir sürede inanılması güç bir fetih süreci yaşanmıştır. Batıda Kuzey Afrika ve Endülüs, kuzeyde Bizans, doğuda ise Mâverâünnehir ve Hint toprakları fetihlerin yoğun olduğu yerlerdi. Emeviler 90 yıl gibi bir devlet için kısa denilebilecek bir sürede varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bu durum devletin fetih politikasında bazı sorunların olduğunu gösterir. Bu makalede özellikle Emevîlerin siyasî varlığına son veren darbenin Horasan ve Mâverâünnehir kaynaklı olması üzerinde durulmuştur.

Conquest Policy of Umayyads Period and the Conquest of Transoxania

Conquest Policy of Umayyads Period and the Conquest of Transoxania Umayyad state is a political formation that based in AD 41 on rather tribe and race partiality. Because of the conditions of the period which appeared in favour of the Umayyads, the process of conquest which is difficult to believe has been completed in a short time. North Africa and Andalusia in west, Byzantine in north, Transoxania (Ma wara'un-nahr) and India in east were the lands with high concentrations of the conquests. Umayyads kept  Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Ü. İlahiyat Fakültesi, yunusbey_3@hotmail.com its existence for about 90 years which can be said a short period for a state. This situation indicates to the existence of some problems in conquest policy of the state. In this paper, it has been particularly emphasized that the coup which ended the political existence of Umayyad, arised from Khorasan and Transoxania (Ma wara'un-nahr).

___

  • incelendiğinde taraflar arasında kayda değer bir anlaşmazlık yaşanmamış, olmuşsa da bunlar sağduyu ile atlatılmıştır. Semerkant davası konuya örnek teşkil eder. 170 Öyleyse halifenin, kulağına gelen abartılı haberlerin tesiriyle yazdırdığı emirnamede Şaş ve Fergana gibi muharip Türklere mücavir olan Arap unsurun can güvenliği için Merv’e dönmeleri talimatını verdiği söylenebilir. 171 Neticede halife, sorumluluğu üzerinden atmanın huzuru ile Allah’a şükretti. 172 Bunu bir kamuoyu yoklaması olarak algılamak da mümkündür. Böylelikle o, Arap unsurun mevalîye tanınan haklardan sonra bölgeyi terk edip etmeyeceğini öğrenmek istemiştir. 173 Mevalî ve ata’-ganimet ilişkisi de üzerine eğildiği konulardandı. Şöyle ki; orduda görev yapan ve adeta buna zorlanan mühtedîlere erzak temini ve ganimet hususunda haksızlık yapılıyor, Arap kökenli askerlere ödenen ata’/maaş, mevalî olanlara ödenmiyordu. 174 Lewis’e göre mevalî, Arap süvarilere oranla az da olsa bir ücret alıyordu. 175 Bu yanlışı düzelten halife, bütün askerlere eşit haklar tanımış ve onlara Horasan yolu üzerinde hanlar yaptırmıştır. 176 Dönemin bir diğer gelişmesi ise Semerkant muhâkemesidir. Şehrin ileri gelenleri vali Süleyman b. Ebi’s-Sırrî’ye gelerek: “Kuteybe bize verdiği sözde durmadı. Ülkemizi zulmederek elimizden aldı. Allah ise adalet ve insafı ortaya çıkardı. O halde Emîru’l-Mü’minîn’e uğradığımız haksızlıkları şikâyet edecek bir heyet yollamamıza müsaade et. Eğer bizim için bir hak varsa onu elde edelim.” 177 dediler. Talepleri makul karşılanan heyet Şam’a giderek halifenin huzuruna çıktı. Vergi ödemeyi kabul ettikleri halde Kuteybe’nin namaz kılma bahanesiyle şehre girip vatanlarını işgal ettiğini belirterek adalet istediler. Bunun üzerine Ömer, valiye şu emirnâmeyi gönderdi: “Semerkantlılar kendilerine yapılan zulmü ve Kuteybe’nin onlara karşı sergilediği tutumu bana şikâyet ettiler. Mektubum sana geldiğinde şehrin kadısını onlar için çağır da 169 Kitapçı, Türkistan’da İslamiyet ve Türkler, s.205. 170 Ayrıntılı bilgi için bkz. Belâzurî, a.g.e., s.411; Taberî, a.g.e., VI, 567 vd; Gibb, Orta Asya, s.47 vd. 171 Kitapçı, Türkistan’da İslamiyet ve Türkler, s.206. 172 Ya‘kûbî, Târîh, II, 302. 173 Kurt, Buhara Örneği, s.177. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 403. Lewis, Tarihte Araplar, s.98. Belâzurî, a.g.e., s.622; Lewis, a.g.e., s.106 vd. Taberî, a.g.e., VI, 567 vd. durumlarını bir gözden geçirsin. Şayet kadı, Semerkantlılar lehine karar verirse onları daha önceki karargâhlarına, Arapları da zaferden önceki yerlerine doğru tahliye et.” 178 Semerkant kadısı Cümey’ b. Hâzır şahitleri dinledi, eldeki bilgi ve belgeler ışığında; Arapların şehri terk etmelerine ve tarafların eşit şartlarda yeniden savaşmalarına karar verdi. Fakat şehrin ileri gelenleri buna yanaşmayarak şunları söylediler: “Bilakis, biz bulunduğumuz duruma razıyız. Tekrar savaşmak istemiyoruz.” “Biz bu kavimle (din, kültür ve soy bakımından) karıştık ve onlarla birlikte oturduk. Onlar bizden, biz de onlardan emin olduk.” 179 Bu olay gösteriyor ki; Semerkantlılar zamanla İslâmiyet’e ve müslümanlara ısınmış ve onlarla kaynaşmışlardır. Bu ve benzeri uygulamalar bölge halkının halifeye ve İslâm’a olan inancını, güvenini ve bağlılığını arttırmıştır. Yerel hükümdarlara davet mektupları gönderen ilk Emevî halifesi odur. Belâzurî, bunlardan bazılarının İslâm’ı kabul ettiklerini kaydetse de 180 isim vermez. Ancak bunların Semerkant, Soğd, Uşrusana, Şâş ve Fergana hükümdarları olmaları muhtemeldir. Nitekim Semerkant hükümdarı Gûzek müslüman olmuştur. 181 Realiteyi iyi kavrayan halife, 182 İslâm’ın benimsenmemesi halinde bölgenin kısa sürede elden çıkacağını görüyordu. Görevde daha fazla kalsa ya da fikir ve icraatlarının takipçisi birini yerine bırakabilse idi, Mâverâünnehir’in gerçek anlamda fethi kısa sürede gerçekleşebilirdi. 183 İcraatlarıyla hemen herkesin takdirini kazanan Ömer b. Abdülaziz, 184 Receb 101/Şubat 720’de vefat etti. 185 Özetle; siyasî belirsizlik ve kaos ortamı bu dönemde Arap unsurun bölgedeki ilerleyişini kolaylaştırmıştır. Bölge hâkimiyetini elinde bulunduran Batı Göktürk devleti dağılma sürecine girmiş, Türgiş devleti ise onlarla yaptığı mücadelede oldukça yıpranmıştı. 178 Taberî, a.g.e., VI, 568. 179 Belâzurî, a.g.e., s.614; Taberî, a.g.e., VI, 568. Belâzurî, a.g.e., s.415, 429; Gibb, Orta Asya, s.47; Wellhausen, Arap Devleti, s.139; Shaban, Islamic History, s.37. Belâzurî, a.g.e., s.429; Taberî, a.g.e., VI, 567 vd; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 54 vd; Zettersteen, K.U., “Ömer b. Abdülaziz”, İA, IX, 462 vd; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.198 vd; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 403. Aycan-Sarıçam, a.g.e., s.75; Vida, a.g.md., İA, IV, 246. Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1991, s.9. 184 Belâzurî, a.g.e., s.426; Taberî, a.g.e., VI, 565; Zehebî, el-‘Iber, I, 91; Gregory, Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, Terc. Ömer Rıza Doğrul, TTKB Yay., Ankara 1945, I, 193. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 413. Bunun bir suikast olduğunu düşünenler de vardır. Bkz. Suyûtî, Celâlüddin Abdurrahmân b. Ebî Bekr, Târihu’l-Hulefâ, Kahire 1969, s.246; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, XI, 7.
  • Yine Batı Göktürkler üzerinde baskı kuran Çin (658), kısa süreliğine bölgede nüfuz sahibi olmuşsa da Doğu Göktürklerin toparlanmasıyla Mâverâünnehir’i terk ederek iç işlerine eğilmek zorunda kalmıştır. Neticede, büyük devletlerin zayıflamasıyla bölgede pek çok şehir devleti oluştu. Çoğu Türk kökenli bu devletçiklerin ise düzenli Arap birlikleri karşısında tutunamamaları doğaldı. Birbirleriyle sürekli mücadele etmeleri ise bunu biraz daha imkânsız kılmıştır. Durakl ama ve Karışıklık Dönemi (101-120/720-738) Bölgede her bakımdan bir duraklama, sonrasında ise büyük karışıklıkların yaşandığı bu dönem halife Ömer’in vefatıyla başlar, Nasr b. Seyyar’ın valiliğine kadar sürer. Ömer’in yerinin doldurulamaması, Çin’in bölge üzerindeki emelleri, Türgiş devleti, Fergana ihşidi ve Şaş hükümdarının mahallî hükümdarlara verdiği destek fethedilen toprakların neredeyse elden çıkmasına yol açıyordu. 186 Valilerin milliyetçi çizgileri, mühtedîlere askerlik ve vergi hususunda gayri müslim muamelesi yapmaları büyük tepki çekiyor, 187 sıkça değiştirilen kamu görevlilerinin tutarsız icraatları halk tarafından hoş karşılanmıyordu. 188 Toplum nazarında bazı valiler, merkeze yaranmak için vergiye önem veren birer tahsildar statüsündeydi. Yemen-Mudar-Rebia kabileleri arasındaki nüfuz mücadelesi ise gerginliği bir kat daha arttırıyordu. Bu ve benzeri sebepler bölge insanının Emevîlere husumet beslemesine, fırsat buldukça da isyan etmesine yol açmıştır. Yine de halkın, Arap yerleşimcilerden rahatsızlık duyduklarına dair önemli bir kayda rastlanmaz. Hatta tarafların zor durumlarda birbirlerini destekledikleri bile vakidir. 189 Bu dönemde, yolsuzluk sebebiyle Ömer b. Abdülaziz tarafından hapsedilen bazı idareciler 190 devlete zor anlar yaşatmıştır. Örneğin Mühelleb isyanı, 191 Mâverâünnehir’deki fetihleri durdurduğu gibi İslâmiyet’in bölgede zayıflamasına, müntesiplerinin ise büyük tedirginlik yaşamalarına sebep olmuştur. 192 186 Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, s.20. 187 Yurtaydın, İslâm Tarihi Dersleri, s.34. 188 Aycan, İrfan, “Emevîler Dönemi Sonuna Kadar Müslüman Arapların Türklerle İlk Münasebetleri”, Türkler, IV, 322, Ankara 2002. Akyürek, Yunus, Başlangıçtan Moğol İstilasına Fergana Vadisi, Bursa 2012. Semerkant davası için s.119; Kemerce dayanışması için, s.127; Semerkant kuşatmasında yaşan ihtida için, s.128. Yezid b. Mühelleb isyanı. Bkz. Taberî, a.g.e., VI, 556 vd. Taberî, a.g.e., VI, 590-604; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 57 vd; Aycan-Sarıçam, a.g.e., s. Taberî, a.g.e., VI, 590-604; Aycan-Sarıçam, a.g.e., s.78.
  • Haksız vergilere tepki gösteren Semerkantlılar, müdahil olması için Türgiş hakanını bölgeye davet ettiler. 193 Hakanla işbirliği yapanlar hakkında tahkikat başlatılınca, 194 -Fergana hükümdarının daveti üzerine- bunların bir kısmı Hocend’e, bir kısmı Fergana’ya, bir kısmı da Zerefşan boylarındaki müstahkem bir yere gittiler. Neticede Hocend’e sığınanlardan üç ya da yedi bin kadar asker ve asilzade idam edildi. Çin’den mal getiren 400 kadar tüccar ise serbest bırakıldı. 102/721 sonları ile 103/722 başlarında gerçekleşen bu hadise, Emevîlere karşı var olan kin ve nefreti daha da perçinlemiştir. Fergana’ya yerleşen Soğdlular ise hayatta kaldılar. 195 Bazı halifeler, çözümü Haccac’ın yetiştirdiği idarecileri bölgeye vali olarak atamakta görmüştür. Müslim b. Saîd el-Kilâbî (103105/722-724) 196 bunlardan birisidir. 197 Ancak kendisini atayan halife II. Yezid’in ölümü, 198 Hişam’ın onun yerine geçmesi (105125/724-743), 199 yeni atanan Irak genel valisi Hâlid el-Kasrî’den çekinmesi, Fergana-Şaş seferinde iken Ezdlilerin ordudan ayrılmaları 200 gibi sebeplerle o da bir varlık gösterememiştir. Zikredilen sebepler ve sonuçları, diğer hadiselerde de takriben aynı minval üzeredir. Halife Hişam’ın (105-125/724-743) kabile asabiyetiyle ön plana çıkan memur ve valilerin görevlerine derhal son vermesi olumlu bir gelişmedir. Ancak halkı sıkıntıya sokacak derecede ağır vergiler koyması ve bu konuda ihmali olanları cezalandırması, 201 mevalînin yoğun olarak yaşadığı Mâverâünnehir ve Kuzey Afrika’da büyük karışıklıklara ve isyanlara sebep olmuştur. 202 Müslim’in, Türgiş-Fergana-Şaş ittifakına mağlup olması Emevîleri Sir-Deryâ’nın batısına çekilmeye mecbur ederken Mâverâünnehir’deki Arap nüfûzunu da oldukça sarsmıştır. Bundan böyle taarruz sırası on beş yıl boyunca Türgişler başta olmak üzere mahalli hükümdarlara, müdafaa sırası ise Araplara gelmişti. Toplumun psikolojisi değişti, bağımsızlığa olan inanç bir kat daha 193 Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 416. 194 Taberî, a.g.e., VI, 651; Gibb, Orta Asya, s.52; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 416. 195 Wellhausen, a.g.e., s.215. Belâzurî, a.g.e., s.416; Taberî, a.g.e., VII, 18. Wellhausen, a.g.e., s.215. Taberî, a.g.e., VII, 21; Wellhausen, a.g.e., s.216; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 416; Salman, Türgişler, s.49 vd; Koyuncu, Mevlüt, “Türkler ve İslâm Dünyası”, Türkler, Ankara 2002, IV, 344. Ayrıntılı bilgi için bkz. Taberî, a.g.e., VII, 25; Ebu’l-Ferec, a.g.e., I, 195; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 417 vd. Belâzurî, a.g.e., s.417. Ebu’l-Ferec, a.g.e., I, 195. arttı. Türgişler artık bölge siyasetinde çok daha etkin bir rol oynamaya başladılar. 203 Öyle ki; Mâverâünnehir, Toharistan ve güney bölgesi halkları onları kurtarıcı addediyordu. 204 Yine bu yenilgi Arap kabileleri arasındaki huzursuzlukları daha da tırmandırdı. 205 Olanlardan ders çıkaran Hişam, göreve Eşres b. Abdullah esSülemî’yi getirdi (108-110/727-729). 206 Eşres’in başlangıçta mevalîye eşit hak ve özgürlükler tanıyan yaklaşımı, her kesim tarafından olumlu karşılandı. 207 ‘Müslüman olandan cizyenin kaldırılacağı’ ilanı üzerine beklenenin çok üzerinde insan müslüman olduğunu açıkladı. Ancak bu durum hazine memurları ile dihkânları endişelendirmişti. 208 Eşres, bu güruhun telkinlerini ya da Hişam’ın malî kaygılarını dikkate almış olacak ki kısa süre sonra mevalîden -sünnet olan, dinin farzlarını yerine getiren ve Kur’ân’dan bir sûre okuyabilenlerin dışında- yine harac ve cizye alınması yönünde talimat verdi. Arap unsurun, mevalînin haklarını arama çabası da yetersiz kalınca Mâverâünnehir’de, Buhara ve Soğd merkezli büyük bir isyan patlak verdi. Asiler, öteden beri destek gördükleri Türgiş hakanı, Fergana ihşidi ve Şâş hükümdarını yurtlarına davet ettiler. 209 Bölgesel boyut kazanan isyan Emevîlere zor anlar yaşatmıştır. Öyle ki bir ara AmuDeryâ havzasında tutunamayarak Horasan tarafına çekilmek zorunda kaldılar. 210 Burada Kemerce kuşatmasını anmak gerekir (110/729). 211 58 gün süren kuşatmanın 212 bu kadar uzun sürmesi, Kemerceli mühtedîlerin dinlerinde sebat ederek Araplarla birlikte vatanlarını savunmalarından kaynaklanmıştır. 213 Onların, mevalîye yapılan haksızlıklardan sonra bu fedakârlığı Emevî idaresi için yaptıkları 203 Gibb, Orta Asya, s.55; Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, s.21; Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ankara 1977, s.123; Apak, a.g.md., Türkler, IV, 329. Gibb, Orta Asya, s.56; Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.123. Taberî, a.g.e., VII, 30-32. Belâzurî, a.g.e., s.417; Taberî, a.g.e., VII, 52 vd; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 143. Belâzurî, a.g.e., s.417; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.227. Belâzurî, a.g.e., s.417 vd; Taberî, a.g.e., VII, 54; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 147 vd. Belâzurî, a.g.e., s.417 vd; Taberî, a.g.e., VII, 56 vd, 64 vd; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 148 vd; Barthold, Türkistan, s.205 vd; Wellhausen, a.g.e., s.219; Hasan, a.g.e., I, 421; Aycan-Sarıçam, Emevîler, s.82; Kurt, Buhara Örneği, s.182-184. Gibb, Orta Asya, s.58. Taberî, a.g.e., VII, 65; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 154; Kitapçı, Zekeriya, Türkistan’ın Müslüman Araplar Tarafından Fethi, Yedikubbe Yay., Konya 2005, s.290; Wellhausen, a.g.e., s.218; Gibb, Orta Asya, s.58; Barthold, a.g.e., s.135. Taberî, a.g.e., VII, 64-66; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 152-154; Gibb, Orta Asya, s.60; Wellhausen, a.g.e., s.218. Taberî, a.g.e., VII, 62; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 151 vd. elbette söylenemez. İslâmiyet’i samimi olarak benimsedikleri ve dinlerinden kesinlikle dönmek istemedikleri açıktır. Eşres, bölgede “ribâd” inşa ettiren ilk Emevî valisidir. 214 Mühtedîlerden oluşan gaziler, ribâdlarda bir mürşidin manevi terbiyesi altında bulunur, bahar geldiğinde ise gayri müslim Türklere karşı cihada çıkarlardı. Yine bu mücahitler, halk arasına “erenler ordusu” sanıyla karışarak onları irşat ederlerdi. Bunlar, başta kendi bölgeleri olmak üzere Orta Asya’nın da İslâmlaşmasında önemli rol oynamışlar, Anadolu’ya düzenlenen seferlere katılarak bölgede tebliğ faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Anadolu’daki tekke ve dergâhlar bir bakıma ribâdların uzantılarıdır. 215 Eşres’le umduğunu bulamayan Hişam, Cüneyd b. Abdurrahman’ı Horasan valisi olarak atadı (111/729-734). 216 Yeni vali, Türgişlere karşı başlattığı amansız mücadelede başarılı oldu. Ancak ağır bedel ödenerek ulaşılan bu muvaffakiyet, bölgeyi bir süre daha Türgiş saldırılarından korumaktan ileri gidememiştir. 217 Türgiş hakanının Semerkant kuşatması (111/730), 218 Kemerce muhasarasındaki hadiseyi akıllara getirir. Şöyle ki; kuşatma bütün şiddetiyle sürerken Semerkant halkından, sayıları 1000’i bulan bir grup ihtidâ ederek şehrin müdafaasında aktif görev aldı. 219 İçte patlak verebilecek bir isyanın Emevîlerin sonunu getirmesi kesin iken yaşanan bu gelişme Semerkantlıların aslında İslâmiyet’i ve samimi müslümanları, Türgiş hâkimiyetine tercih ettiklerini gösterir. Semerkant halkı, şahıslara endeksli politikaların bir gün sona ererek İslâm hukukunun evrensel ilkelerinin cari olacağı günlere kavuşmak ümidiyle -kerhen de olsa- Emevîleri desteklemiştir. Mühtedîlerin böylesi kritik anlarda Arapların yanında yer almaları, İslâmiyet’in ve müslümanların Mâverâünnehir’deki geleceğini de belirlemiştir. Bu destek, aynı zamanda fethin amacına ulaştığını gösteren bir delildir. Kaynaklar arasında sadece Yâkût’ta geçtiğine göre Hişam, muhtemelen Su-lu’ya bir elçi göndererek onu İslâm’a davet etmiş, ancak hakan bu teklifi geri çevirmiştir. 220 Barthold, Türkistan, s.205. Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.108-111. Belâzurî, a.g.e., s.418; Taberî, a.g.e., VII, 67; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 156 vd; Gibb, Orta Asya, s.57 vd. Gibb, a.g.e., s.60-64; Wellhausen, a.g.e., s.218 vd. İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 157; Gibb, a.g.e., s.51 vd. Taberî, a.g.e., VII, 71-84; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 162-170; Gibb, a.g.e., s.61-63; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.248 vd. Yâkût, Buldân, II, 24.
  • Hişam döneminin, Nasr’ın valiliğine kadar olan bölümünü Mâverâünnehir bağlamında değerlendirmek gerekirse: Cimriliğini 221 bilen devlet adamlarının, ekonomik kaygılarla mevalî hukukunu hiçe saymaları 222 halkın güvenini oldukça sarsmıştır. Diğer taraftan gayri müslimlere tanınan imtiyazlar, sonunda mühtedîleri isyan ettirdi. Valilerin, memur atamaları ve azillerinde prosedürü hiçe sayarak yandaşlarını kayırmaları da içte huzursuzluğa sebep oluyordu. Denilebilir ki onun hilâfetinde, Haccac dönemi Emevî zihniyeti adeta hortlamıştır. 223 Huzur ve İstikrar Dönemi (120-131/738-749) Hişam’ın, Nasr b. Seyyar el-Kinânî’yi Horasan valiliğine atamasıyla 224 bölgede bir huzur ve istikrar dönemi başladığı görülür. Nasr için siyasi konjonktür uygundu. Şöyle ki, Türgiş hakanı Su-lu’nun öldürülmesi (120/738) ve Batı Göktürk devletinin yıkılması (126/744) bölgedeki Türk beylerini Çin desteğine muhtaç bırakmıştı. 225 Fakat Doğu Göktürk devletinin Uygurlar tarafından yıkılması ve patlak veren bir isyan Çinlileri fazlasıyla meşgul edince, 226 bölge insanının destek alabileceği herhangi bir siyasî bir aktör de kalmamış oldu. Nasr, Horasan’ın müstakil bir eyalet olması sebebiyle sadece halifeye karşı sorumluydu. 227 Rahat hareket ettiğinden mevalîye karşı sergilenen haksız uygulamalara son verebilmiştir. 228 Daha göreve geldiği ilk günlerde Merv Câmiinde irat ettiği hutbesinde; mevalîden harac ve cizyeyi kesinlikle kaldırdığını, bu vergiyi müşrik olduğu halde cizyesi hafifletilenlere yüklediğini ilan etti. Kurduğu komisyona 229 bir hafta içerisinde mevâliden 30.000 kişi müracaat etti. Yine komisyon, asıl cizye vermesi gereken ve dihkanlarca himaye olunan müşriklerin sayısını da araştırdı. Bunlar ise toplam 80.000 kişi civarındaydı. Komisyon, haracda da aynı paralelde bir düzenlemeye gitti. 230 221 Hasan, a.g.e., I, 422. 222 Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 425. Aycan-Sarıçam, Emevîler, s.82. Taberî, a.g.e., VII, 154; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 226 vd; Shaban, Islamic History, s.1 Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul 1978, s.214. Orkun, a.g.e., III, 193. Wellhausen, Arap Devleti, s.225. Ayrıntılı bilgi için bkz. Akyürek, Fergana, s.132, 134-136. Taberî, a.g.e., VII, 173; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 236; Wellhausen, Arap Devleti, s.2 Taberî, a.g.e., VII, 173; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 236.
  • Nasr, evlilik yoluyla ilişkileri düzeltmeye çalıştı. Bu bapta kızını Buhara hükümdarı Tuğşâde’ye nişanladı. Üçüncü adım olarak -Kuteybe gibi- ordusunda Buhara kökenli askerlere yer verdi. Ganimet taksiminde mevâli askerlere adil paylaşım yaptı. 231 Güvendiği kişileri önemli mevkilere getirdi. Örneğin; Kuteybe’nin oğlu Kutan’ı, Mâverâünnehir birlikleri komutanı olarak atadı. 232 Fethin altyapısını hazırlayan Nasr, 121/739’da bölgeye ilk seferini düzenledi. 233 el-Bâbü’l-Hadîd istikametinde ilerleyerek Mâverâünnehir’in iç kesimlerine ulaşan Nasr, bilinmeyen bir sebeple sefere son vererek Merv’e döndü. 234 Aynı yılın sonlarına doğru Buhara, Semerkant, Kiş ve Nesef ahalisinden oluşan 20.000 kişilik takviye bir kuvvetle Şaş seferine çıktı. Bunun üzerine Türgiş hakanı Kur-Sul harekete geçerek Şâş Nehri’ni (Sir-Deryâ) tuttu. Fakat bir gece yarısı baskın için nehri geçen Kur-Sul, Emevî devriyesi tarafından kıskıvrak yakalandı. Nasr, kısa bir görüşmenin ardından onun asılmasını emretti. Hakanını kaybeden Türgiş ordusu ertesi gün ağır bir yenilgiye uğradı (121/739). 235 Çaresiz kalan Şaş hâkimi itaatini arz etti. Bir daha toparlanamayan Türgiş devleti ise Çin entrikaları ve Karluk baskısı sonucu 148/766’de yıkıldı. 236 Böylece bölgede mukavemet gösteren son Türk devleti de tarihe karışmış oluyordu. Emevîler, elde ettikleri bu zaferle Mâverâünnehir’e bütünüyle hâkim oldular. 237 Nasr, 121/739 sonlarına doğru Fergana’ya bağlı Kubâ’ya başarılı bir sefer düzenledi. 238 Fergana ve Şâş’a birer vali atadıktan 239 231 Kurt, a.g.e., s.254 vd. 232 Gibb, a.g.e., s.74. Taberî, a.g.e., VII, 155-157; Barthold, Türkistan, s.208; Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, s.24. 234 Taberî, a.g.e., VII, 173; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 236; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.270. 235 Taberî, a.g.e., VII, 174 vd; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 236 vd; Nüveyrî, a.g.e., XXI, 428 vd; İbn Kesîr, a.g.e., IX, 327; İbn Haldûn, el-‘Iber, III, 97. 236 Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.125. 237 Taberî, a.g.e., VII, 174 vd; Algül, a.g.e., IV, 14; Kafesoğlu, “Türkler”, İA, XII, 186 vd; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, 252-256, 270-273; Kurt, Buhara Örneği, s.195. Taberî, a.g.e., VII, 177; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 238; Câhız, Ebû Osmân ‘Amr b. Bahr, Menâkibü Cündi’l-Hilâfe ve Fazâilü’l-Etrâk [Hilâfet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri], Çev. Ramazan Şeşen, Ankara 1988, s.28; Gibb, Orta Asya, 75. 239 Taberî, a.g.e., VII, 176-178; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 237 vd; Gibb, Orta Asya, s.73-75; Belâzurî, a.g.e., s.626; Kitapçı, Zekeriya, Türkistan’da Müslüman sonra Sir-Deryâ’yı geçmeden Semerkant’a döndü. 240 Kuteybe’den sonra Fergana’ya vali atayabilen ilk kişi odur. 241 Nasr, 123/741’de Fergana’ya başarılı geçen ikinci bir sefer daha düzenledi. 242 Tecrübeli vali, toplumsal problemleri çözerek fethin kalıcı olmasını hedeflemiştir. Soğdlu muhacirler sorunu bu bağlamda ele alınabilir. Nasr, Kur-sul’un ölümüyle başlayan iktidar mücadelesinden rahatsızlık duyan bu kitleyi kazanmak için onlara elçi gönderdi. Çağrıyı olumlu karşılayan Soğdluların bir takım ön şartlarını da kabul etti. 243 Bu jest taraflar arası gergin havayı yumuşatmıştır. O, Kuteybe döneminde fethedilen toprakların çoğunu geri alarak Emevî hâkimiyetini bölgede yeniden tesis etme başarısı göstermiştir (120-123/738-741). 244 Yine adil, cesur ve ilkeli uygulamaları, Mâverâünnehir halkından pek çok kimsenin, bazı yerel Türk hakan ve aristokratların İslâmlaşmasına yol açmıştır. 245 Ancak o, Fergana’nın kuzeyinde kalan Türk topraklarına girmeyi tehlikeli buldu. Çünkü Türkler, Arapların tanıdığı en sert karakterli, güçlü ve mücadeleci bir kavimdi. 246 Fakat tecrübeli valinin bu çabaları, yaklaşmakta olan Abbasî ihtilali sebebiyle meyvelerini ileriki dönemlerde verecektir. 247 İhtilalin Horasan lideri Ebû Müslim, Nasr ile fiili mücadeleye başladığından 248 bölgedeki fetih hareketleri durma noktasına gelmişti. 249 Mâverâünnehir, yaşanan siyasî, sosyal ve ekonomik buhranlara rağmen Nasr’ın basiretli yönetimi sayesinde bir süre daha Emevî hâkimiyetinde kalabildi. Yine onun, Fergana ve SirOlan İlk Türk Hükümdarları, İstanbul 1988, s.59; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet’in Yayılışı ve Türkler, s.185. Wellhausen, a.g.e., s.226; Jusubaliev, a.g.t., s.42. Barthold, “Fergana”, İA, IV, 560. Taberî, a.g.e., VII, 193. Ancak Kurt, Taberî’nin bu rivayetini Nasr’ın görevden ayrılmasından iki yıl sonra gerçekleşen bir harekât olarak değerlendirerek kabul etmez. Bkz. Kurt, Buhara Örneği, s.195. Oysa Nasr, 739’da değil de 748-49’da görevden ayrıldığı için bu rivayet tarihî açıdan doğrudur. Taberî, a.g.e., VII, 192; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 250; Zettersteen, “Nasr b. Seyyar”, İA, IX, 107. Hitti, a.g.e., I, 333. Yazıcı, Nesimi, İlk Türk İslâm Devletleri, s.34. İbn Havkal, Kitâbü Sûreti’l-Arz, Thk. M.J. de Goeje, Brill Mat., Leiden 1967, s.467; Şeşen, Türk Ülkeleri, s.215. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 420 vd. Durî, Abdülaziz-Muttalibî, Abdulcebbâr, Ahbâru’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut 1971, s.299-301. Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, s.25.
  • Deryâ’nın kuzey ve doğusuna hâkim olan Türgiş devletine ağır bir darbe indirerek bu toprakları kurulacak Abbasî devletine miras bıraktığı da ortadadır. Mâverâünnehir’in İslâmlaşmasında en az “Kuteybe kadar payı” olan Nasr, ihtilal sırasında (130/748) Horasan’ı terk etmek zorunda kaldı ve aynı yılın sonbaharında İran’da vefat etti. 250 Sonuç Hicretin ikinci yılında cihat âyetleriyle (el-Hacc, 22/39-40) başlayan askerî faaliyetler şartların iyileşmesiyle fetih boyutu kazanmış, Arap Yarımadası’nın büyük bölümünde hâkimiyet sağlanmıştır. Fetih hareketleri Kuzey Afrika, Suriye, Irak ve Horasan cephelerinde ilk üç Raşid halife döneminde başarıyla sürdürüldü. Horasan seferleri, son Sâsânî hükümdarlarının Horasan ve Mâverâünnehir Türk hakanlarıyla birlikte mücadeleyi sürdürmeleri neticesi Emevîler dönemine sarkmıştır. Sâsânîlerin yıkılmasının ardından Mâverâünnehir şehir devletleri ve Türgişlerle başlayan mücadele kıyasıya devam etmiş, coğrafya zaman zaman el değiştirmiştir. Yoksa o dönem için mücerret anlamda; bölgenin stratejik konumu, doğal zenginlikleri, insan gücü, hazineye katkısı gibi sömürüye dayalı bir işgal planı yapılmamış, sadece ve sadece buna dayalı bir politika izlenmemiştir. “Dini yüceltme ve onu yayma” fetihlerin temel mantığını oluşturur. Ancak bu anlayışın bazı Emevî yöneticilerinde yerini toprak, ganimet, intikam, şan-şöhret kavramlarına terk ettiği de vakidir. Raşid halifeler döneminde başlayan Mâverâünnehir fetihleri Müslüman Araplara bir fetih kültürü kazandırmışsa da, sömürmeden ve zulmetmeden fethetmenin zorlu sürecinde yol almak, Emevî idarecilerini şartlara göre ilginç metotlara yöneltmiştir. Horasan ve Kuzey Afrika fetihleri baz alındığında Mâverâünnehir fetihlerinin oldukça ağır ilerlediği görülür. Bölge hâkimiyetini kaybetmek istemeyen Türgiş devleti, mevalînin belli dönemlerde harac ve cizyeye, sünnet olmaya, Kur’ân’dan ezber yapmaya ve namaza zorlanması, Çin imparatorlarının Emevî aleyhtarlarını desteklemeleri, Türk hükümdarların siyasî, askerî ve içtimaî dayanışma içinde olmaları buna sebep olarak gösterilebilir. Açık arazide başarılı olan Emevî kuvvetlerinin dağlık bölgelerde kötü performans sergilemeleri de fetihleri yavaşlatan faktörler arasındadır. Mes’ûdî, Ebu’l-Hasen Ali b. Hüseyin b. Ali, Murûcu’z-Zeheb ve Ma‘âdîni’lCevher, Kahire 1965, III, 258 vd; İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 395 vd; Barthold, Türkistan, s.209 vd; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, II, 421.
  • Merkezin mali kaygılarını göz önünde bulunduran valilerin mevâliden haraç ve cizye talep etmeleri ve Arap milliyetçiliğinin idare, bürokrasi ve ordudaki olumsuz yansımaları fetih hareketine gölge düşürmüş, ayrıca neredeyse bölgedeki Emevî varlığına son verebilecek boyuttaki isyanlara sebebiyet vermiştir. Tarihi sebep-sonuç ilişkisine paralel seyreden fetihler, kazanılan tecrübeler neticesi daha planlı-programlı bir hal almış, Mâverâünnehir’in; Doğu Türkistan, Turan, Afganistan, Çin ve Hint topraklarına açılan dinî, siyasî, ticarî ve kültürel bir kapı olduğunun farkına varıldığında, Abbasî ve diğer müslüman siyasî oluşumlar tarafından da bir devlet politikası haline getirilmiştir. Fethedilen topraklara Yemen ve Mudar kabilelerini iskân etmek de önemli bir fetih politikası olarak göze çarpar. Böylece fetih topraklarında siyasî, dinî, sosyal, ticarî, kültürel ve askerî hâkimiyet perçinlenmek istenmiştir. Horasan valiliğinin Irak genel valiliğine bağlı olması başlangıçta fetihlere pozitif yansıyorken, kabileler ve kişiler arası siyasî çekişmeler sebebiyle sonraki dönemde birtakım olumsuzluklara sebebiyet vermiştir. Bu durum ancak son genel vali Nasr b. Seyyar döneminde düzeltilmiş, Horasan müstakil bir eyalet statüsü kazanarak direkt olarak halifeye bağlanmış, rahatlayan bürokrasi cesur adımlar atarak kısa sürede siyasî sınırları Kuteybe dönemine ulaştırmıştır. Yıkılışın ayak seslerinin iyiden iyiye duyulduğu bu yıllarda yapılan fetihler manidardır. Emevî fetihlerinin eleştirilecek yönü çok olsa da, Abbasî ihtilalinin silahlı gücünü büyük oranda fetih topraklarından (Horasan-Mâverâünnehir) sağlaması düşündürücüdür. Çünkü bölge insanı mevcut konjonktürde fikri altyapısını oluşturmuş, neticede bir süre önce karşı olduğu İslâm adına hareket ederek, yine dinin kriterlerini sağlamak amacıyla Emevîlerle mücadele etme cesaretini göstermiştir. Bir başka deyişle; İslâm dini ve kültürünü özümseyen Mâverâünnehir halkı, uygulamalarıyla dinin sınırlarını zorlayan Emevî yönetimine karşı yine din adına bir duruş sergilemiştir. Bu durum bölgenin aslında gerçek anlamda fethedildiğini gösterir.