1974-1975 YILLARINDA “DİLDE SADELEŞME” TARTIŞMALARININ KUBBEALTI AKADEMİ MECMUASI’NA YANSIMALARI

Bütün diller gibi Türk Dili de tarihi süreç içerisinde karşılaştığı kültür ve medeniyetlerin dilleri ile etkileşim içerisinde olmuştur. İslamiyet'in kabulü ile yeni bir medeniyetin içerisine dahil olan Türk milletinin dili de önce yeni girilen medeniyet içerisinde etkili olan başta Arapça ve Farsça'dan, daha sonra da Rumca ve Ermeniceden etkilenmiştir. Bu etkilenme ve dilde sadeleşme çabaları gündemden hiç düşmeden uzun yıllar tartışmaların konusu olmaya devam etmiştir. Son dönemde Türkçe, özellikle Batılılaşma süreciyle birlikte sadeleşme ekseninde bir defa daha tartışmaların konusu olmuştur. Başta yazı dilinin halk diline yakınlaştırılması ve ıslah edilmesi gündeme gelmiş, Genç Kalemler ile birlikte halk dilinin yazı dili yapılması benimsenmiştir. Cumhuriyet Döneminde de halk dilini yazı dili yapma hedefiyle yola çıkılmış ancak yeni yazı dilinin zamanla halk dilinden uzaklaşması tartışmaları alevlendirmiştir. Dilin sadeleştirilmesinin amacından saptığını ve tasfiyeye dönüştüğünü düşünenler, farklı zeminlerde eleştirilerini dile getirmiştir. Bu zeminlerden biri de 1972 yılında yayımlanmaya başlanan Kubbealtı Akademi Mecmuası'dır. Bu çalışmada Türkçenin söz varlığındaki değişime ve Batılılaşma sürecindeki dil tartışmalarına kısaca değinilmekte; dil tartışmalarının taraflarından biri olan ve "yaşayan Türkçe"yi savunan Kubbe Altı Akademi Mecmuası'nın 1974-1975 yıllarında yayımlanan sayıları incelenmekte ve dilin "arılaştırılmasına" yönelik görüşlerle ilgili eleştiriler tespit edilmektedir. Bu eleştirileri; yeni nesillerin geçmişle bağların koparılması, dilin fakirleşmesi, yabancı kelimelere karşı tarafsız davranılmaması, Türkçenin kelime yapma mantığına uyulmaması ve ahenginin bozulması, anlam bakımından yanlış kelimeler yapılması, bazı yeni kelimelerin kökeninin Türkçe olmaması, kökeni Türkçe olan bazı kelimeler yerine yeni kelimeler türetilmesi, yeni kelimeleri halkın bilmemesi şeklinde sıralamak mümkündür

REFLECTIONS OF “SIMPLIFICATION OF LANGUAGE” DISCUSSIONS TO JOURNAL OF KUBBEALTI ACADEMY IN 1974-1975’S

Turkish language has also been involved in an interaction with the languages of cultures and civilizations it has confronted within the historical process, as all languages. The language of Turkish nation including in a new civilization with the acceptance of Islam was also affected by initially Arabic and Persian that were efficient in the new civilization involved and Romaic and Armenian thereafter. This influence and efforts of language simplification has continued to be a matter of debate by means of constantly being on the agenda for long years. Recently, Turkish became a matter of debate one more time in terms of the simplification with the process of westernization in particular. Initially the amelioration and familiarising of literary (written) language to the public language came to the fore, then with Genç Kalemler (Young Pencils), making public language as written language was adopted. In the republic period, making public language as written language was aimed, too; but alienation of new written language from public language in the passage of time generated the discussions. Those who thought that simplification of the language deviated from its aim and transformed into a discharge (clearance) voiced criticism on different platforms. One of these platforms was Journal of Kubbealti Academy that started to be published in 1972. In this study, the change of Turkish vocabulary and the discussions of language within the process of westernization were touched upon shortly; the issues that were published between 1974-1975 of Journal of Kubbealti Academy, which was one of the parties of language discussions and argued for ‘living Turkish’, were examined and the criticism of the thoughts about ‘the research’ of the language were identified. The gradation of these criticals would be possible like: severing the connections of new generations with the past, destitution of language, not being impartial against the foreign words, failure to comply with the logic of Turkish word formation and harmonic distortion, wrong word formation in terms of semantics, some new words having non-Turkish origin, reproduction of new words instead of some words with Turkish origin and public’s unfamiliarity with new words

___