Bu çalışmada sınıf içi söylemde dilsel, toplumsal ve kültürel aktarımlar ele alınacaktır. Veriler dersi yürüten öğretim elemanı tarafından ders esnasında kaydedilmiştir. Çevriyazıya dönüştürülen verilerin sayısı yirmidir. Çözümlemenin çıkış noktasını ödev verip, ödev yapma örnekçesine dayanan sözlü iletişimdeki eylemler oluşturmaktadır. İzlenen yöntem şudur: Bu örnekçe yapılandırılmaktadır. Yeniden yapılandırmada çevriyazıya dönüştürülmüş konuşmalar söz konusudur. Çevriyazıya dönüşmüş olan konuşmaların belirli bölümleri örnek olarak verilmektedir. Çözümlemede sözcelerin önerme içerikleri temel alınmaktadır. Çalışmada önce Almanca ve Türkçenin farklı yapılarından oluşan dilbilgisi ve sözcük aktarımları ele alınıp, örneklerle açıklanmıştır. Daha sonra toplumsal ve kültürel aktarımlar örnekleri ile gösterilmiştir. Almanca dil derslerindeki aktarımların yapısal, sosyokültürel farklılıklardan ortaya çıktığı ve bunların bozucu faktörler olarak değil de yaratıcı gerçekleşmeler olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir

TRANSFER IN DER GESPROCHENEN SPRACHE IN DER KLASSENKOMMUNIKATION

In dieser Arbeit geht es um sprachlichen, gesellschaftlichen und kulturellen Transfer im Klassendiskurs. Die Daten wurden während des Unterrichts von der Lehrkraft, die unterrichtet, aufgenommen. Die Zahl der transkribierten Daten betragen zwanzig. In der Analyse wird davon ausgegangen, dass der Unterricht auf mündliche Kommunikation bezogene Handlungen am Muster Aufgabe-Stellen/Aufgabe-Lösen orientiert ist. Methodisch geht man so vor: Dieses Muster wird rekonstruiert. Bei der Rekonstruktion geht es um transkribierte Gespräche. Man nimmt bestimmte Teile der transkribierten. Gespräche, die als Beispiele angeführt werden. Die propotionalen Gehalte der Äußerungen bilden Basis der Analyse. In dieser Studie wurden zuerst sprachliche Übertragungen, die wegen der Unterschiede in der deutschen und türkischen Sprache zustandegekommen sind, mit Beispielen gezeigt. Man muss hier demonstrieren, dass Übertragungen im DaF-Unterricht wegen strukturellen und soziokulturellen Unterschieden entstanden sind, die nicht als Störfaktor, sondern kreative Aktualisierungen betrachtet werden müssen.