MODERNLIGiN DÜŞÜNÜMSELLİGİ VE SOSYAL BİLİMLER

Bu yazı, sosyal bilimlerin doğası üzerine son zamanlarda özellikle sosyolog Anthony Giddens ve Ulrich Beck tarafından gündeme getirilen bir tartışmaya katılmayı ve bu konuda bazı katkılarda bulunmayı hedefliyor. Modernliğin Sonuçları isimli eserinde Giddens, modernliği karakterize eden şeyin, bilhassa gelişmesine yol açtığı sosyal bilimlerin doğasındaki bir özellikten dolayı, "düşünümsellik" olduğunu ileri sürdü. Onun bu iddiası, son zamanlarda sosyal bilimleri ve modernliğin kazanımlarını tartışma konusu yapan yeni Fransız düşüncesi veya postmodernistlere bir cevap niteliği taşıyor. Giddens ve sonradan tartışmaya onun tarafından katılan bir çok sosyologa göre, modernleşme sürecine paralel olarak sosyal bilimler gündelik hayata daha fazla nüfuz etmeye başlıyor: Örneğin, artık en sıradan insanlar bile sosyal bilimlerin her alanından bir çok terimle gündelik hayatlarında konuşup düşünmeye başlıyorlar. Herkesin asgari bir miktar ekonomi, bir miktar sosyoloji, bir miktar psikoloji bilgisi var ve bu bilgiler insanların öz-bilinç seviyelerine olumlu bir katkı olarak gitgide artmaktadır. Bunu modernliğin sosyal bilimlerden bir çeşit "Düşünümsellik" (yani kendi kendisi üzerinde düşünüp kendini kontrol edebilme yeteneği} transferi olarak· algılayan Giddens ve arkadaşları, bu özelliğin, yani bu bilinç seviyesinin ağyarını mani anlamıyla sadece batılı toplumlara ait olduğunu söylemektedir. Diğer yandan muhalifleri ise sosyal bilimlerin birer bilgi disiplini olarak insanları bilinçlendirmekten ziyade kapalı bir bilgi ve bilinç söylemini dayattıkları noktasından bir itiraz başlatıyorlar. Örneğin Foucault, her bilim disiplininin zaten insanlara bir söylemi anlatıp kapatmak üzere çalışan doğasına dikkat çekmekte, bunun da düşünümselliği artırmak bir yana kendine kapalılığın son derecede meşrulaştırılmış, dolayısıyla pekiştirilmiş bir versiyonunu üretmekten başka bir işe yaramadığını savunmuştur. Tartışmaya bu taraftan katılan Deleuze, Guattari ve Derrida gibi yeni Fransız düşünürleri , sosyal bilimlere ve modernliğe atfedilen bu düşünümselliğin sınırlarını göstermeye çalışıyorlar. Bu yazıda bu tartışmalar aktarıldıktan sonra, modernliğin, tanımından başlayan ciddi bir zihinsel inşa süreci olarak _kökenlerine dikkat çekiliyor. Bu kökenlere dikkat edildiği taktirde modernlik üzerine yapılan tartışmaların önemli bir kısmının fenomenolojik bir çıkış noktasına ihtiyaç duyacakları gösteriliyor. 
Anahtar Kelimeler:

-

THE REFLEXIVITY OF MODERN ITY AND SOCIAL SCIENCES