EĞİRDİR KALESİ ÜZERİNE BAZI GÖZLEMLER-I

 Eğirdir kent merkezindeki kalenin ilk inşaatının Lidyalılar dönemine kadar indiği iddia edilmekle birlikte, bunu doğrulama imkânı yoktur. Buna karşılık, şimdiki kent meydanına bakan sur çizgisinin güney kanadı üzerinde, dışa taşkın olarak inşa edilmiş biri beşgen planlı diğeri ise silindirik iki burcun inşaat tarzları kadar, sur inşaatındaki taş-tuğla almaşık duvar ve kaset tekniklerine bakılarak, bugünkü kale kalıntısının, Orta Bizans çağının bir ürünü olduğu söylenebilir. Günümüze ulaşabilen bazı sur duvarlarının topoğrafya ile olan ilişkisine bakılırsa, eski kent, hiç kuşku yok ki, gölün içinde ve etrafı sur duvarlarıyla çevrili bir Ortaçağ ada-yerleşmesi idi. Bu bağlamda, Eğirdir gölünün güney-batı sahillerinde ve geçmişte İç Anadolu ile Akdeniz arasında uzanan yol güzergâhına hakim bir ada ya da bir su-şatosu gibi tahayyül edilebilecek Bizans çağı Akrōtērion (Akrīdūr)’unun, Komnenoslar döneminde ve 12.yüzyıl ortalarında inşa edilmiş bir Castron olduğu ileri sürülebilir. Ne var ki, eski Bizans kalesini oluşturan sur çizgisi ile Ortaçağ kent strüktürünü bir bütün halinde ortaya çıkartmak ve özellikle yerleşmenin kuzey-doğu ucunda yer alması muhtemel Hamidoğlu Beyliği Sarayı’nın (Felekâbâd) lokalizasyonunu yapabilmek için, şimdiki yerleşme alanını oluşturan konut stoku arasında sistemli kazı ve sondajlara ihtiyaç vardır. Günümüze bir kısmı ulaşabilmiş duvarlar ile burç inşaatlarına bakılarak, eski yerleşmeyi ana karadan ayıran sur çizgisi üzerindeki kale kalıntısının özgün haline ilişkin bazı tesbitler yapma imkânı yine de bulunulabilir.Mevcut duruma bakılırsa, Bizans çağında, bir ada yerleşmesinden ibaret olan kale-kenti anakara ile irtibatlandıran kapının, şimdiki yer ve konumunda değil, aksine, silindirik burç ile kuzeyindeki poligonal planlı diğer burç arasında ve bugün moloztaş örgülü sağır bir kütle halinde gördüğümüz duvarın ortasında yer aldığı anlaşılmaktadır.Hiç şüphe yok ki, kente giriş-çıkışlar da, bir tür hendek işlevi görmek üzere eski yerleşmeyi anakaradan ayıran bir su kanalının üzerindeki muhtemelen inip-kalkar ahşap konstrüksiyondan ibaret bir asma köprüden sağlanmaktaydı. Bu kapı, muhtemelen kentin Osmanlı idaresi sırasında ve hayli geç tarihlerde iptal edilmiş ve yeni kapı da Bizans çağından kalma silindirik burcun üzerine açılmıştır. Tuğla örgülü sivri kemerli bir açıklıktan ibaret olan kapının gerisinde, sur duvarı üzerinde altlı üstlü olarak birer kalıntı halinde izlenebilen tuğla kemerler, geçmişte, anılan kesimde geç-ortaçağ ve sonrasına ait olduğu söylenebilecek özgün plan düzenlemesinin zamanla ortadan kalkmış bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, bu sırada, ahşap döşemeli olduğu duvardaki kiriş yuvalarından da belli olan asma katlar da tümüyle ortadan kalkmıştır.

Some Observations on Eğirdir Castle

Although the castle in the city center of Egirdir claimed that to have been built by the Lydians, it is not possible to verify. However, on the south wing of the present wall-line of fortification overlooking the town square, was built as a flood out both a cylindrical and a pentagon shaped towers not only construction styles, but also alternating brick wall technique is no doubt a product of the Middle Byzantine era. There is no doubt, the old town in the Byzantine period, was an medieval island surrounded by the fortifications in the Egirdir Lake. In this context, as a water-castle on the south-west shores of the Egirdir Lake and on the military and trade road between Central Anatolia and the Mediterranean coast, Akrōtērion (Akrīdūr) built in the mid-12th century by Comnenian dynasty and could be argued that a Castron. However, not only to the wall-line of the old Byzantine fortress and forming urban structure as a whole, but also particular is likely to take place in north-eastern end of the settlement is a Palace of the Hamidoğlu Emirate (Felekâbâd) to be able to localize in the current settlement area creates the systematic excavations between the housing stock are necessary.Unlike today, it is understood that the main-gate of the castle-city that connects to the mainland in the Byzantine Era, were among the cylindrical and the polygonal towers. No doubt, the city input or outputs, provided by a wood bridge construction to act as a kind of ditch water channel that separates the old settlement from the mainland of a wood construction, consisting perhaps of a suspension bridge gets go-been provided. The input and outputs to the city probably been provided by a wooden bridge on the water channel such as a moat that separates the old settlement and the mainland. The main-gate have been canceled during the Ottoman rule of the city and a new one was opened on the cylindrical tower
Keywords:

-,