Çocuk Yoğun Bakım Ünitesine başvurudaki laktat yüksekliğinin nedenleri ve laktat düzeylerinin klinik sonuçlarla ilişkisi

GİRİŞ ve AMAÇ: Laktat yüksekliğinin kritik hasta izleminde mortalite ve morbiditeyi belirleyici olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu araştırmanın amacı, kritik hastalığı olan çocuklarda laktat yüksekliğinin nedenlerini belirlemek, mortaliteyi belirleyen bir eşik değer olup olmadığını saptamak ve çocuk yoğun bakım ünitesinde laktat yüksekliğinin klinik sonuçlarını değerlendirmektir.YÖNTEM ve GEREÇLER: Çocuk yoğun bakım ünitesine başvuran toplam 202 olgunun (Erkek/Kız: 101/101; median yaş: 3 [IQR: 9.2]) dosya kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların yaşı, cinsiyeti, başvuru tanısı, arteriyel kan gazı sonuçları, hastanede kalma süresi, ve ölüm varlığı kaydedildi. Laktat yüksekliği, yaş gruplarına göre düzeylerine göre tanımlandı. Başvuruda laktat yüksekliği olan ve olmayan olgular, ölüm oranları ve klinik sonuçlar açısından karşılaştırıldı.BULGULAR: Başvuruda saptanan hiperlaktatemi sıklığı %64.3 (n: 130) idi. Akut gastroenterite bağlı dehidratasyon, akut solunumsal yetmezlik ve akut kalp yetmezliği olanlarda laktat düzeyleri diğer tanılarla karşılaştırıldığında anlamlı olarak daha yüksek bulundu. ROC analizi ile mortaliteyi belirleyecek herhangi bir eşik değer saptanmadı (eğri altı alan: 0.57). Ayrıca, hiperlaktateminin mortalite ve klinik sonuçlarla ilişkisi olmadığı görüldü.TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonuçları, çocuk yoğun bakım ünitesine başvuruda saptanan laktat yüksekliğinin ölümü ya da kötü klinik gidişi öngörmede bir belirteç olmayabileceği görüldü. Ayrıca literatürde, laktat yüksekliğinin tanımlanmasında ve belirteç olarak kullanılmasında, çocukluk çağının farklı dönemlerinde sabit bir değerin kullanılmasının önemli bir eksiklik olduğu düşünüldü.

The reasons of hyperlactatemia on admission and relationship of the lactate levels with clinical outcomes in pediatric intensive care unit

INTRODUCTION: Hyperlactatemia has been reported to predict mortality and morbidity in critically ill patients. The aim of this study is to define the reasons of hyperlactatemia on admission in critical pediatric patients, to describe a cut off value to predict mortality and to evaluate the outcomes of admission hyperlactatemia in pediatric intensive care unit.METHODS: Hospital records of 202 pediatric patients who had admitted to pediatric intensive care unit (Male/Female: 101/101; median age: 3 years [IQR: 9.2] ) were evaluated retrospectively, for the study. Age, gender, admission diagnosis, arterial blood gas analysis, length of stay, presence of in-hospital mortality were recorded in the study group. Hyperlactatemia was defined according to L-lactate levels defined by age. The patients with and without hyperlactatemia were compared for mortality and clinical outcomes.RESULTS: The frequency of admission hyperlactatemia was 64.3% (n: 130). The patients with dehydration due to acute gastroenteritis, acute respiratory insufficiency and acaute cardiac insufficiency had significantly higher lactate levels compared with children with other diagnosis. Admission hyperlactatemia was not found to have a cut-off value to predict mortality by ROC analysis (Area under curve: 0.57). Moreover, hyperlactatemia was not found to effect either mortality rate or outcome in the study group.DISCUSSION AND CONCLUSION: The results of this study indicate that admission hyperlactatemia may not be used as a predictor of either death or poor clinical outcome in pediatric intensive care units. Further there is a lack of cut off value for lactate in literature to predict outcomes in different pediatric ages.
Pamukkale Tıp Dergisi-Cover
  • ISSN: 1309-9833
  • Yayın Aralığı: Yılda 4 Sayı
  • Başlangıç: 2008
  • Yayıncı: Prof.Dr.Eylem Değirmenci
Sayıdaki Diğer Makaleler

Yenidoğan bebeklerde ALPS-Neo ağrı ve stres değerlendirme ölçeğinin geçerlik ve güvenirliği

SİBEL SERAP CEYLAN, Bahire BOLIŞIK

Yenidoğan döneminde saptanan dev koroner arter fistülü

Özlem GÜL, DOLUNAY GÜRSES

Dipeptidil peptidaz-4 inhibitörü-sitagliptin uygulanan Tip 2 diyabetik sıçan mide ve duodenumundaki kolesistokinin ve kannabinoid 1 reseptör değişimleri

ZEYNEP MİNE COŞKUN, Gülay NEPHAN, Sezin KARABULUT, Sema BOLKENT

Romatoid artritli bir hastada serum tümör belirteçlerinde artış

Hüseyin BAYGIN, GÖKHAN SARGIN, Taşkın ŞENTÜRK, SABRİ BARUTCA

Multimedya bilgilendirmenin manyetik rezonans görüntüleme yapılan hastaların anksiyete düzeylerine etkisi

Mehtap Beker ACAY, ELİF DOĞAN BAKI, Ebru ÜNLÜ, Kerem Senol COSKUN, Ahmet KATİRAG, Gözde BATUN, Hadi BABAZADEH, HİLAL ÖZTÜRK KÜÇÜK, Ümran POLAT, Zafer ÖKMEN

Obez çocuk ve adolesanlarda metabolik sendrom öngörüsünde boya uyan ağırlığın önemi; cinsiyet ve pubertenin etkisi

BAYRAM ÖZHAN, BETÜL ERSOY

Ryanodin reseptörlerinin santral sinir sistemi üzerindeki rolleri

Elif KARABACAK TAŞDEMİR, Salim Yalçın İNAN, Ayşe Saide ŞAHİN

Seçilmiş vakalarla araştırma etiğinin kısa tarihçesi

PERİHAN ELİF EKMEKCİ

Mediastende miksoid liposarkom

Betül DEMİRCİLER YAVAŞ, GÜRHAN ÖZ, Emre KAÇAR, Hasan İlyas ÖZARDALI

Kadınlara ev ortamında verilen bireysel eğitimin kendi kendine meme muayenesi uygulamasına yönelik sağlık inançlarına etkisi

ASİYE KARTAL, FADİME HATİCE İNCİ, NAZAN KOŞTU, İLGÜN ÖZEN ÇINAR