MÖ 5500 Öncesinde İç Güneybatı Anadolu’da Ne Oldu?: Selcen-Örenarası Yerleşimi Arkeolojik Kanıtları Üzerinden Bir Değerlendirme

Yukarı Menderes Havzası Neolitik ve Erken Kalkolitik dönemlerde iki önemli kültür bölgesinin materyal kültür özelliklerinin ve bunların zaman içerisinde gösterdiği değişimin takip edilebildiği bir bölge özelliği gösterir. Bu kesimde yer alan Selcen-Örenarası yerleşimi, gerek ova düzlüklerinden dağlık bölgeye geçiş veren konumu, gerekse materyal kültürü açısından, havzadaki diğer yerleşimler ile birlikte bölgenin yerleşim modeli ve kültürel sürecine ilişkin genel bir çıkarım elde etmemizi sağlamaktadır. Zira arkeolojik veriler, MÖ 6. binyıl öncesinde Göller Bölgesi’nden Kıyı Ege’ye değin uzanan geniş bölgenin birçok yönden ortak bir kültürel yapı sergilediğini göstermektedir. Özellikle monokrom çanak çömlekleğin üzerinden takip edilebilen benzerlikler Göller Bölgesi, İç Güneybatı Anadolu’da yer alan Yukarı Menderes Havzası ve Kıyı Ege arasındaki bu ilişkiyi doğrulamaktadır. MÖ 6. binyıldan sonra kültürel sınırların yeniden şekillendiği ve yukarıda bahsedilen ortak kültürel yapının değiştiği görülür. Bu süreçle birlikte Yukarı Menderes Havzası, boya bezemeli çanak çömleklerin gösterdiği üzere, kültürel olarak Göller bölgesine dâhil olur. Diğer yandan İzmir ve çevresinde yer alan Kıyı Ege yerleşimlerinde monokrom çanak çömlek geleneği kesintisiz olarak devam eder. Bahsedilen bölgelerdeki karşılıklı ilişkilerin tamamen sona ermediği kuşkusuzdur. Ancak bu tarihten sonra, Yukarı Menderes Havzası ve Göller Bölgesi paralele bir kültür gelişim sergiler ve Kıyı Ege’den farklılaşır. Bu değişim ve dönüşüm Yukarı Menderes Havzası’nda Selcen-Örenarası yerleşimi üzerinden takip edilebilmektedir. Havzanın Neolitik Dönem boyunca hem ova düzlüklerinin hem de dağlık kesime yaslanan plato düzleminin yerleşim alanı olarak tercih edildiği, bölgedeki sistematik yüzey araştırmalarıyla belgelenmiştir. Bu yerleşim düzeninin MÖ 6. binyılın başlarındadeğiştiği ve yerleşimlerin ova düzlemine doğru kaydığı, yine aynı araştırmaların sonuçlarından birisidir. Makalede, Yukarı Menderes Havzası’nda görülen bu değişimin sadece bölgenin kendi içerisindeki bir dönüşümü yansıtmadığı ve sonuçları bakımından Kıyı Ege ve hatta Ege Denizi’nin batısında yer alan bölgeleri de etkilediği ortaya konulmaktadır. Nitekim aynı tarihlerde, bu son iki bölgede ortaya çıkan yeni yerleşimler, Yukarı Menderes Havzası’nda yaşanan değişim ile ilişkili gibi görünmektedir. Muhtemelen İç Güneybatı Anadolu’daki Yukarı Menderes Havzası’nda monokrom gelenekle temsil edilen yerleşimlerin bir kısmı ova düzlemine doğru çekilir ve Göller Bölgesi ile bütünleşirken, aynı yerleşimlerden bazı topluluklar da batıya doğru hareket etmiş olmalıdır

WHAT HAPPENED IN INLAND SOUTHWESTERN ANATOLIA BEFORE 5500 BC? A REVIEW OF THE ARCHAEOLOGICAL EVIDENCE FROM THE SELCEN-ÖRENARASI SETTLEMENT

The Upper Meander Basin qualifies as a region where one can follow the characteristics of the material cultures of two important cultural regions in the Neolithic and Early Chalcolithic periods and the changes they underwent. The settlement of Selcen-Örenarası is strategically located at the pass connecting the plains to the mountains. Its location enables us to make an overall inference concerning the settlement pattern and cultural process of the settlements in this extensive region, which extends from the Lake District to the Coastal Aegean. The archaeological data shows that before the 6th millennium BC the settlements in the basin shared a cultural structure which was common in many aspects. The analogies which can particularly be followed via the monochrome pottery verify this relationship among the Lake District, the Upper Meander Basin in Central Southwestern Anatolia, and the Coastal Aegean. It is also clear that the cultural borders were reshaped and the above-mentioned common cultural structure underwent a change after the 6th millennium BC. Because of this process, the Upper Meander Basin culturally joined the Lake District, as indicated by the painted pottery. On the other hand, the tradition of monochrome pottery continued uninterruptedly in the Coastal Aegean settlements located in and around İzmir. There is no doubt that the mutual relations within the regions concerned did not completely end. However, after the 6th millennium BC, the Upper Meander Basin displayed a culture which was identical with that of the Lake District but differed from the Coastal Aegean. These changes and transformation can be followed via the settlement of Selcen-Örenarası in the Upper Meander Basin. The systematic surveys in the region document that both the plains and the plateau leaning against the mountainous region were preferred as settlement areas in the basin throughout the Neolithic Period. The same surveys also shows that this settlement order changed at the beginning of the 6th millennium BC when settlements shifted towards the plain. In this paper, it is put forward that this change in the Upper Meander Basin not only reflected a transformation within the region but also affected the Coastal Aegean and even the regions located to the west of the Aegean Sea in terms of its consequences. Likewise, the new settlements which appeared concurrently in these last two regions seem to have been related to the changes in the Upper Meander Basin. It is likely that some of the settlements represented by the monochrome pottery tradition in the Upper Meander Basin in Inland Southwestern Anatolia withdrew towards the plain and integrated with the Lake District, whereas some communities from these same settlements must have dispersed and moved westwards.