Sevgili Ali'ye...

Akademisyenlerin yer aldıkları kurumlarda kendilerini akademik ve entelektüel duruş tarzlarıyla değil, yayınlarının sayısıyla, o yayınların basıldığı dergilerin unvanıyla ve de aldıkları atıfların toplamıyla farklı kılmaya çalıştığı bir dönemde Ali, kendine özgü akademik tarzıyla ve uzun süredir erozyona uğratılmak istenen bir entelektüel oluş biçimiyle kendini farklı kılmayı beceren ender insanlardandı. Yeniliği dar anlamda bir akademik ilgi konusu olarak almayan ve onu üretim ve pazar ilişkilerine indirgemeyen bir tutum alarak, düşüncede yenilikçi süreçleri kışkırtmayı, yeniyi aramayı ve çağırmayı seven bir duruşu ve tarzı vardı sevgili Ali’nin. Bu nedenle yaptığı konuşmalarda, ego merkezli kişisel ilişkilerin içerisine batmış, patronaj ağları aracılığıyla kabileleştirilmiş ve hizip çatışmaları tarafından tahakküm altına alınmış bir akademik hayatın serbest ve yenilikçi bir düşünme biçiminin önündeki en büyük engel olduğunu ifade eder ve bu tür bir kişisel tahakküm ve iktidar düzenine karşı sürekli olarak kurumsallığın ve akademide temel hakların yerleşmesinin önemini vurgulardı. Onunla beraber çalışanların kolayca tanık olduğu gibi, Ankara Üniversitesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde aldığı görevlerde ve sosyal bilim dergilerinin yazı kurullarına yaptığı katkılarda bu kurumsallığın inşa edilmesine özellikle çabaladı. Bunun
Anahtar Kelimeler:

-