MÜESSESÂT-I HAYRİYYEMİZ NE HALDE?

İlk inkılâb idare-yi mebdeinden beri geçirdiğimiz uzun seneler içinde, o senelerin mikdârından ziyâde cemiyet-i hayriyyeler teşekkül etdi. Bu cemiyetler gerek isimleri ve gerek istihdâf eder gibi göründükleri gâyeleri itibariyle hâiz-i ehemmiyet ve kıymet bulunuyordu. Memleketde cemiyet-i hayriyyeler vâsıtasıyla görülecek o kadar işler var idi ki müteşekkil bulunan cemiyetlerin adedi o işleri görmeğe kâfî değildi. Bizim de, derdini anlayarak tedâvisine çalışan bir cemiyet-i medeniyye hâline irtikâ etmemizi isteyenler daha birçok husûsî cemiyet-i hayriyyeler teşekkül etmesini istiyordu. Hayfâ ki mevcûd cemiyet-i hayriyyelerin ömürleri de seriu’z-zevâl günlerin ömürleri kadar kısa oldu: Günlerin ömürlerine hitâm veren zallâm-ı leyâlî gibi, zallâm-ı ihtilâl de müessesât-ı hayriyyenin ömürlerini, az zaman içinde nihâyete erdirdi. On-ların yaşamalarına iki hal ve hareket mâni’ oldu. Biri geçici bir nev-heveslik, diğeri muhit-i ictimâînin temâyülât-ı ruhiyyesine aykırı olan hal ve hareketler Biz, nev-heveslik hususunda çocuklara benziyoruz ve tutduğumuz işler de çocuk oyuncaklarına benziyor! Neyi görür isek, ona heves ediyoruz ve onunla bir müddet eğlendikten sonra hevesimiz geçer, yeni bir eğlence isteriz, ondan da bıkarak üçüncü bir eğlence bulmak meyline mübtelâ oluruz, medrese tabirince “ve helümme cerran”?

___

  • Bu çeviriyazı, Sebilürreşad, Aded: 610, 28 Zilhicce 1342/31 Temmuz 1340/31 Temmuz 1924 Per-şembe, s. 181-183 arasında imzasız olarak yayımlanmış makalenin günümüz harflerine aktarılma-sından oluşmaktadır.