AHLÂK ANLAYIŞLARINI ELEŞTİRMENİN İMKÂN ve SINIRLARI

Bugün çift taraflı, yani hem ahlâk teorisi bunalımı hem de ahlâkî yaşam bunalımı yaşıyoruz. Yaşadığımız ahlâk bunalımından sadece modernizm sorumlu tutulamaz; ahlâkın çağın kavramlarıyla ifade edilememiş olması, yani mevcut ahlâk teorilerinin geliştirilememiş olması da bir başka sebeptir. Bu yazımızda, normatif ahlâk anlayışlarını eleştirmenin imkan ve sınırlarını göstermeye çalışarak, çağımızın yeni bir ahlâk bilgeliğine ihtiyaç duyduğuna dikkat çektik.Düşüncenin modern dönemde hızla değiştiği, geleneksel inanç, değer ve il‐kelerin sorgulanarak yerine yenilerinin konulduğu dünyada bu değişimden en büyük payı ahlâkın aldığı ileri sürülebilir. Ahlâktaki bu (dramatik) değişimin istenilen ya da arzu edilen yönde olmadığı da açıktır. Ahlâkî hayatımızda hüküm süren belirsizlik, karmaşa ve gerilim aynı zamanda ahlâkî düşüncemizde ufuk daralması şeklinde yaşanmaktadır. Ahlâk konusunda hem teorik hem de pratik kavrayışımızı, büsbütün değilse de büyük ölçüde kaybetmiş bulunuyoruz. Başka bir ifadeyle bugün tek değil, çifte ahlâk bunalımı; yani hem ahlâk teorisi hem de ahlâkî yaşam bunalımı yaşıyoruz. Geleneksel ahlâk ya da değerlerin, yeni durumların ortaya çıkardığı sorunlara etkin bir şekilde hitap edebilecek nitelikte olmadığı görülmektedir. Aynı şekilde geleneksel felsefî etikler sabit ahlâkî amaç ve ilkeleri dogmatik yollarla keşfetmeyi ve kanıt‐lamayı hedefledikleri için, ahlâkî vukufiyetin farklı kaynaklarını tek bir ilkeye irca ederek, sıradan insanların kesinlik arayışlarına hizmet etmektedir. Karşı‐laştığımız sorunlar ahlâkî yaşantının ve teorilerin yeni durumlara makul bir şekilde uyarlanması için yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Sözgelimi modern ahlâk/lar kendi ürettiği ilke ve değerlere inanılması için sağlam nedenler ortaya koyamamıştır. Bu durumun arkasında yatan ne‐denin, hiç şüphesiz ahlâkın rasyonel bir inanç konusu olmaktan çıkıp; öznel bir kanaat meselesi haline gelmesi olduğu söylenebilir. Zira modernlik, inanç ve dogmaya karşıt bir dünyada, kendi ahlâkî bilgi anlayışını ancak kişisel bir inanç ya da dogmatik bir kanaat meselesi olarak ortaya koyabilmiştir. Bu durum ise ahlâkın toplumsal ve bireysel hayattaki rolünü oynayabilmek için ge‐reksindiği otoriteyi koruyamaz hale gelmesine yol açmıştır. Modernliğin karşı karşıya olduğu ironik durum, ‘bir yandan ahlâka ihtiyaç duyarken diğer yan‐dan ahlâkı imkânsız kılmasıdır’ denebilir. Karşılaşılan durumda, sorunun modern çağın ahlâkî kaygılarından ziyade modern ahlâk anlayışlarının yetersizliğinde aranabileceği iddia edilebilir.

___

  • Aliye Çınar, “Ethos”, Felsefe Ansiklopedisi, ed. Ahmet Cevizci, Ebabil Yay, 5. Cilt. 2007.
  • Charles Larmore, The Morals of Modernity, Cambridge University Press, 1996.
  • Joseph S. Margolis, 11 Eylül Sonrası Ahlâk Felsefesi, çev. Celal Türer, Elis Yay., 2007.
  • Seyla Benhabib, Modernizm, Evrensellik ve Birey. Ayrıntı Yayınları, 2001