Bandırmavî Hâmid Efendi. Câmi‘u rivâyâti’l-fehâris ve lâmi‘u icâzâti ehli’l-fevâris (nşr. Kadir Ayaz). İstanbul: Dâru Bâbi’l-İlm, 2020, 1056 s.

Osmanlı dönemi hadisçiliği hakkındaki değerlendirmeler sırasında, İbn Hacer (ö. 852/1449) ve Süyûtî (ö. 911/1505) gibi âlimlerden sonra bu yeterlilikte bir âlimin yetişmemiş olduğu söylenir. Bu konu, usul yazımı, tabakât literatürü, semâ meclisleri ve buna bağlı olarak yürütülen hadis icâzetlerinin devamlılığıyla birlikte düşünülmelidir. Özellikle geç dönemlerde hadis ilmine dair faaliyetlerin varlığı ve bu faaliyetlerin yetkinliğinden bahsetmenin en önemli ölçütlerinden biri, müellifin kendi hayatı üzerinden hadis ilminin varlığını gösteren ve semâ/kıraat meclislerindeki okumaları ve icâzetlerini aktardığı fehrese türü eserlerdir. Fehrese veya sebet olarak yaygınlaşan bu türde İbn Hacer ve Süyûtî gibi âlimler önemli eserler kaleme almışlardır. Osmanlı döneminde ise sebet ve fehrese türü eserler, Muhammed b. Alâaddin el-Bâbilî’nin (ö. 1077/1666) 1070/1659-60 tarihinde Mısır’dan Hicaz’a gittikten sonra akdettiği hadis meclisleriyle yaygınlaşmıştır. Bâbilî’nin talebeleri olan Rûdânî (ö. 1094/1683), İbrahim el-Kûrânî (ö. 1101/1690), Ahmed en-Nahlî (ö. 1130/1717) ve Abdullah b. Sâlim el-Basrî (ö. 1134/1722) gibi âlimlerin sebeti ikinci tabakanın ürünleri olarak görülebilir. Daha sonra ise Tâceddin el-Kal‘î (ö.1147/1735), İsmail el-Aclûnî (ö. 1162/1749), Ahmed el-Menînî (ö. 1172/1759) ve Himmâtzâde (ö. 1175/1761) gibi âlimler bu dönemdeki sebet yazım geleneğini sürdürmüşlerdir. 12./18. yüzyıl hadis ilmi açısından öne çıkan herhangi bir vasfıyla isimlendirilecekse bu asra “sebet asrı” denilmesi dahi mümkündür.

___

  • Bandırmavî Hâmid Efendi. Câmi‘u rivâyâti’l-fehâris ve lâmi‘u icâzâti ehli’l-fevâris (nşr. Kadir Ayaz). İstanbul: Dâru Bâbi’l-İlm, 2020.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi-Cover
  • ISSN: 1302-4973
  • Başlangıç: 1963
  • Yayıncı: Marmara Üniversitesi