Taha Hüseyin’e Göre Lebîd B. Rebîʿa’nın Muallakasında Birlik ve Ona Yöneltilen Karşı Görüşler

Modern dönem Arap edebiyatında Batı’ya olan ilginin artması ve Batı’nın savunduğu düşüncelerin daha çok etkili olmasıyla birlikte Arap eleştirmenler bu görüşleri esas alarak bazı konular hakkında önemli araştırmalar yapmaya başlamışlardır. Bazı Arap eleştirmenler Batı edebiyatının görüşlerini kabul edip savunurken bazıları ise Batı’nın görüşlerine karşı çıkarak kendilerine göre haklı delillerle bunu açıklamaya çalışmışlardır. Batı edebiyatının modern Arap edebiyatına empoze etmeye çalıştığı görüşlerden biri de kadîm dönemde söylenen kasidelerin birlik ve uyumu sağlamadığı ve birbirinden farklı beyitlerden meydana gelip farklı konular barındırdığı görüşü olmuştur. Yapılan bu araştırmada da kadîm dönem şiirinde birlik ve uyumun olduğunu savunan Arap şiir eleştirmenlerinden Taha Hüseyin ve onun bu görüşlerine karşı çıkan Muhammed Nuveyhî, Muhammed Zeki el-ʿAşmâvî ve Muhammed Mustafa Bedevî ile birlikte dört eleştirmenin bu konu hakkındaki görüşleri ve getirdikleri deliller üzerinde durulmuştur. Taha Hüseyin, bu konu hakkında kaleme aldığı eserlerin içerisinde Lebîd b. Rebîʿa’nın muallakası üzerinden görüşlerini belirtmiş, onun kasidesini adım adım ele alarak kadîm dönem kasidelerinde tam bir birlik ve uyumun olduğu sonucuna varmış ve bunu, daha birçok kadîm dönem kasidelerini örnek getirerek ortaya koyabileceğini savunmuştur. Taha Hüseyin’in bu görüşlerine karşı çıkan Muhammed Nuveyhî, Muhammed Zeki ʿAşmâvî ve Muhammed Mustafa Bedevî ise kadîm dönemde söylenen kasidelerde onun söylediği gibi bir birlik ve uyumun olmadığını savunarak el-vaḥdetu’l-ḥayeviyye (canlı-uzvî birlik), vaḥdetu’s-sıra’ min ecli’l-hayâ (hayatta kalabilme adına mücadele etme birliği) ve el-vaḥdetu’l-maʿneviyye (manevi birlik) gibi kendi görüşlerine göre bir birlik olduğunu açıklamaya çalışmışlardır. Bu görüşlerine ise yine Taha Hüseyin’in tam bir uyum ve birliği sağladığını söyleyerek örnek getirdiği Lebîd b. Rebîʿa’nın muallakasını incelemeleri sonucunda varmışlardır. Dolayısıyla ele alınan tek bir kasidede, uyumun olduğunu söyleyen eleştirmenler olduğu gibi uyum ve birliğin olmadığını savunanlar da olmuştur. Muhammed Nüveyhî, söylenilen bir kasidede tam birlik ve uyumun sağlanması için şairin, tek bir sebep ve hedefi göz önüne alarak ve buna bağlı kalarak kasidesini tamamlaması gerektiğini en önemli kıstas olarak kabul etmiştir. Kadîm dönem kasidelerinde ve Taha Hüseyin’in uyum ve birliği sağladığına örnek olarak getirdiği Lebîd b. Rebîʿa’nın muallakasında bu kriteri görmediğinden dolayı bir uyum ve birliğin olmadığını savunmuş ve bu şekilde de ona karşı çıkmıştır. ʿAşmâvî, kadîm dönem kasidelerinde hayat - ölüm, mutluluk - hüzün, zayıf - güçlü gibi birbiri ile zıt duygu ve fikirlerin yer alarak çatıştığını bundan dolayı da bu kasidelerde hayatta kalabilme adına mücadele etme birliği söz konusu olduğunu söylemiştir. Taha Hüseyin’in, Lebîd b. Rebîʿa’nın muallakasında uzvi ve tam bir birlik olduğu görüşünü de bu açıdan reddetmiştir. Son olarak Muhammed Mustafa Bedevî ise Batı edebiyat eleştirmenlerinden biri olan Samuel Taylor Coleridge gibi âlimlerin etkisinde kalarak söylenen bir kasidenin uyum içerisinde olup birliği sağlamasını, herhangi bir canlı varlıkta olduğu gibi birbirine bağlantılı ve birbirini tamamlayan öge ve konulardan oluşması gerektiğine bağlamıştır. Dolayısıyla o, bir kasidenin birbirinden bağımsız konuları ele almamasını ve kendi içerisinde çelişkiye düşmemesini ölçüt kabul etmiştir. İncelemeleri sonrasında birbirleri ile iç içe geçmiş ve tam bir uyum ve birliği sağlayan ögelerden oluşmadığını düşündüğünden dolayı da gerek kadim dönem kasidelerinde gerekse Taha Hüseyin’in savunduğu Lebîd b. Rebîʿa’nın muallakasında birlik ve uyum olmadığını belirterek onun görüşlerini kabul etmediğini belirtmiştir. Bu araştırmada ise tek bir konu ile alakalı, belirlenen şiir eleştirmenleri arasındaki fikir ayrılıkları incelenerek kadîm dönem şiirlerinde, Batı edebiyatı ve bazı Arap şiir eleştirmenlerinin savunduğu gibi yalnızca vezin ve kafiyeden meydana gelen bir birlik değil kasidenin kendi içerisinde sağladığı tam bir birlik ve uyumun olduğu görüşüne varılmıştır. Ayrıca her dönemin kendi içerisinde oluşturduğu ve dayandığı coğrafi, siyasi, sosyal, edebî gibi bazı önemli özelliklerin olduğu gerçeği, modern dönemin bakış açısı ile kadîm dönemde söylenen şiirlere bakılarak kararlar alınmasının ne derece doğru olduğu ortaya konmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte tek bir konuya farklı bakış açısı geliştirerek bakıldığı zaman o konu hakkında birbirinden bağımsız sonuçlara varılabileceği de ele alınan eleştirmenlerin görüşleri ile kanıtlanmıştır.

Unity in Rebi'a's Muallakat According to Taha Hussein and Opposing Views Directed at Him

With the increasing interest for the West in modern Arabic literature and the influence of the ideas advocated by the West, Arabian critics have conducted research on some issues based on these views. While some Arabian critics defended the views of Western literature, some opposed these opinions and tried to explain them. One of the views that Western literature tries to impose on modern Arabic literature has been the opinion that the qasidas sung in antiquity did not provide unity and harmony, and that they consisted of different couplets and contained different subjects. In this research, the views of Hussein, one of the Arab poetry critics who advocated unity and harmony in the poetry of the ancient period, and the opinions of four opposing critics, including Mohamed Nuveyhi, Mohamed Zaki al-Ashmavi and Mohamed Mostafa Bedouin, on this subject were emphasized. Taha Hussein stated his views in his works via the Muallakat of Lebid b. Rebî'a by discussing his qasida step by step, and he concluded that there was complete unity in the primeval period qasidas and argued that he could show this in many primeval period qasidas. Critics opposed to Taha Hussein argued that there is no unity and harmony in the qasidas sung in the primeval times as he said, and they tried to explain that there is unity according to their own views, such as al-vaḥdetu'l-ḥayeviyye (living-organic unity), vaḥdetu's-sıra' min ecli'l-hayâ (unity to struggle for survival) and al-vaḥdetu'l-maʿneviyye (spiritual unity). They reached these views by examining the Muallakat of Rebî’a, which Taha Hussein exemplified by saying that he had achieved complete harmony and unity. Therefore, in a singly considered qasida, there were those who said there was harmony as well as those who argued that there was no harmony and unity. Mohamed Nuveyhî has accepted the requisite that the poet should complete his qasida by considering only one reason and goal in order to achieve harmony in a sung qasida, as the most important criterion. Not seeing the criterion in the primeval period qasidas and in Muallakat of Lebid b. Rebî’a, which Hussein brought forward as an example of providing harmony and unity, he argued that there was no harmony and unity, and he opposed to it. Ashmavî said that in the qasidas of the primeval period, opposite feelings and ideas such as life and death, happiness and sadness, conflicted with each other, and therefore, there was a unity of struggle for survival in the qasidas. In this respect, he rejected Hussein's view that there was an organic unity in Lebid b. Rebî’a's Muallakat. Mohamed Mostafa Bedouin, on the other hand, was influenced by scholars such as Coleridge, one of the Western literary critics, and he attributed the harmony and unity of a sung qasida to the fact that it should consist of related and complementary subjects, as in any living creature. Therefore, he accepted it as a criterion that a qasida should not deal with independent issues and not run into a contradiction. After his examinations, he objected to it by stating that there was no unity both in the qasidas of the primeval period and in Lebid b. Rebî'a's Muallakat, which was advocated by Taha Hussein, since he thought that it was not composed of elements that were intertwined and provided full harmony and unity. By examining the differences of opinion about a subject, in this study, it was concluded that in the poems of the primeval period, there is not only a unity consisting of prosody and rhyme but a complete unity provided by the qasida itself, as advocated by Western literature and some Arabian poetry critics. In addition, it has been tried to propound that it is not correct to take decisions by looking at the poems of the primeval period from the point of view of the modern period, as each period has some geographical and literary characteristics that it forms and is based on. However, it has been proved by the opinions of the critics addressed that it is possible to reach independent conclusions about a single subject by developing a different point of view.

___

  • ʿAḳḳâd, Abbâs Mahmûd & Mâzinî, Abdulkadir. ed-Dîvân fi’l-edeb ve’n-naḳd. Kahire: Muessesetu Hindâvî, 1438/2017.
  • Aristoteles. Poetika. terc. İsmail Tunalı. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1413/1993.
  • ʿAşmâvî, Muhammed Zeki. Dirâsât fi’n-naḳdi’l-edebi’l-muʿaṣır. Kahire: Dâru’ş-Şurûk, 1414/1994.
  • ʿAşmâvî, Muhammed Zeki. Ḳaḍâya’n-naḳdi’l-edebî beyne’l-kadîm ve’l-hadîs. Beyrut: Dâru’n-Nahḍati’l-ʿArabiyye, 1399/1979.
  • Bedevî, Ahmed Ahmed. Ususu’n-naḳdi’l-edebî. Kahire: Nahdatu Mısr, 1416/1996.
  • Bedevî, Muhammed Mustafa. Dirâsât fi’ş-şiʿri ve’l-mesraḥ. Beyrut: Dâru’l-Maʿrife, 1380/1960.
  • Bekkâr, Yûsuf Huseyin. Binâu’l-kasîde fî’n-nakdi’l-‘Arabiyyi’l-kadîm fî davʾi’n-nakdi’l-hadîs. Beyrut: Dâru’l-Endelus, 1402/1982.
  • Brockelmann, Carl. Târîhu’l-Edebi’l-‘Arabî. terc. Abdulhalîm Neccâr. Kahire: Dâru’l-Meʿârif, 5. Basım, ts.
  • Câḥıẓ, Ebû Osmân ʿAmr b. Baḥr b. Maḥbûb el-Kinânî. el-Beyân ve’t-tebyîn. 3 Cilt. Beyrut: Mektebetu’l-Hilâl, 1422/2002.
  • Curcânî, Ebû Bekr Abdulḳahir b. Abdirrahmân b. Muhammed. Delâilu’l-icâz. thk. Mahmûd Muhammed Şakir Ebû Fehr. 3 Cilt. Kahire: Maṭbaʿatu’l-Medenî, 1412/1992.
  • Çetin, Nihad Mazlum. Eski Arap Şiiri. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Matbaası, 1393/1973. Desûḳî, Ömer. Fi’l-edebi’l-ḥadîs. Mısır: Dâru’l-Fikri’l-ʿArabî, 1420/2000.
  • Eflâtun. Muḥavere Phaedrus ev ʿani’l-cemâl. terc. Emîra Ḥilmî Maṭar. Kahire: Dâru Ġarîb, 1420/2000.
  • Elmalı, Hüseyin. “Kaside”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. (Erişim 18 Ağustos 2020). https://islamansiklopedisi.org.tr/kaside.
  • Fazlıoğlu, Şükran. “Tâhâ Hüseyin”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. (Erişim 22 Ağustos 2020). https://islamansiklopedisi.org.tr/taha-huseyin.
  • Ḫafâcî, Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Saîd. Sırru’l-feṣâḥa. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿIlmiyye, 1982.
  • Hilâl, Muhammed Ġuneymî. en-Naḳdu’l-edebi’l-ḥadîs. Kahire: Nahḍa Mısr, 1417/1997.
  • Hüseyin, Tâhâ. el-Eyyâm. Kahire: Mektebetu’l-İskenderiyye, 1412/1992.
  • Hüseyin, Tâhâ. Ḥadîsu’l-erbiʿâʾ. Kahire: Muessesetu Hindâvî, 1435/2014.
  • İbn Ḳuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Muslim ed-Dîneverî. eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ. thk. Ahmed Muhammed Şakir. 2 Cilt. Kahire: Dâru’l-Meʿârif, 1377/1958.
  • İbn Ṭabâṭabâ, Ebu’l-Hasen Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. İbrâhîm el-Ḥasenî el-Alevî. ʿIyâru’ş-şiʿr. thk. Abbas Abdussâtir. Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-ʿIlmiyye, 2. Basım, 1405/2005.
  • Ḳarṭâcennî, Ebu’l-Ḥasen Henîuddîn Ḥâzim b. Muhammed b. Ḥasen b. Muhammed. Minhâcu’l-buleġâʾ ve sirâcu’l-udebâʾ. thk. Muhammed el-Ḥabîb İbnu’l-Ḫûce. Beyrut: Dâru’l-Ġarbi’l-İslâmî, ts.
  • Ḳaṭṭûs, Bessâm. Vaḥdetu’l-kaside fi’n-naḳdi’l-‘Arabiyyi’l-ḥadîs. Amman: Dâr ve Mektebetu’l-Kind, 1434/2014.
  • Ḳayravânî, İbn Raşîḳ Ebû Ali el-Ḥasen el-Ezdî. el-‘Umde fî meḥâsini’ş-şi‛r ve âdâbih. thk. Muhammed Muḥiddin ‛Abdulḥamîd. Beyrut: Dâru’l-Cîl, 5.Basım, 1401/1981.
  • Ḳudâme b. Ca‘fer, Ebu’l-Ferec b. Ḳudâme b. Ziyâd el-Kâtib el-Baġdâdî. Naḳdu’ş-şiʿr. thk. Muhammed Abdu’l-Mun‘im Ḫafâcî. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿIlmiyye, ts.
  • Mendûr, Muhammed b. Abdilhamîd Mûsâ. en-Naḳdu’l-menhecî ʿınde’l-ʿArab. Kahire: Dâru’n-Naḥḍa, 1416/1996.
  • Muvâfî, Osman. Dirâsât fi’n-naḳdi’l-ʿarabî. İskenderiyye: Dâru’l-Maʿrifeti’l-Camiʿiyye, 2000.
  • Nuveyhî, Muhammed. eş-Şiʿri’l-Câhilî menhec fî dirâsetihî ve taḳvîmihî. ed-Dâru’l- Ḳavmiyye, Kahire, ts.