İnsan hakları hukukta en tartışmalı konulardan bir tanesi şüphesiz düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırlandırılması sorunudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin 2. fıkrasında bu özgürlüğün hangi sebeplerle ve ne şekilde sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Bu sınırlama sebeplerinden “milli güvenliğin korunması” Türkiye açısından özel bir önem taşımaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye aleyhine yapılan başvuruların hemen hemen hepsini düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün milli güvenliğin, kamu düzeninin ve toprak bütünlüğünün korunması amacıyla yapılan sınırlandırılmalara ilişkin olaylar oluşturmaktadır. Bu sebeple ilgili Mahkemenin konuya ilişkin içtihatlarını dikkatli bir şekilde incelemek gerekmektedir. Bunu yaparken sadece Türkiye ile ilgili kararları değil, aynı zamanda diğer Sözleşmeci Devletler aleyhine yapılan benzer başvuruları incelemek de son derece faydalıdır. Böylelikle Mahkemenin düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü konusunda ortaya koyduğu ilkeleri her Sözleşmeci Devlet için ne şekilde uyguladığı anlaşılabilir. Aynı şekilde, konuya ilişkin yeni yasal düzenlemelerin yapılması ve değerlendirilmesi açısından da açıklayıcı nitelik taşır.

National Security and the Freedom of Expression: An Analysis of the Turkish Cases Brought Before the European Court of Human Rights

The problem concerning the restriction of the freedom of expression is one of the most debated subject of the human rights law. According to the European Convention on Human Rights, the restrictions may only be imposed for one of the legitimate aims set out in paragraph 2, article 10. Among these legitimate aims, one deserves special attention for Turkey: the protection of national security. Since in almost all the cases against Turkey concerning the application of article 10, the exercise of the freedom of expression has been restricted for the protection of national security, public order or territorial integrity, it is important to analyze the jurisprudence of the European Court of Human Rights. In doing so, it is crucial not to limit the analysis with the cases concerning Turkey but to expand it to similar cases concerning other Contracting States. This analysis can provide us with a better understanding of the application of the Court’s principles related to freedom of expression to different States