İYİ İDARE İLKESİ VE İDARENİN SÜKÛTU* : SORUNLU BİR İLİŞKİ

Avrupa Hukukunda iyi idare ilkesi, kamu kurum ve kuruluşlarıyla muhatap olan birey bakımından birden çok hakkı içeren şemsiye bir ilke mahiyetindedir. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 41. maddesi, tüketici olmayan bir liste ile (idareye) makul sürede idari işlem tesis etme yükümlülüğü tazammun etmiştir. Bilindiği üzere, ‘iyi’ bir idari işlem, hızlı ve kesindir ve iyi bir idare, bireylerin başvurularına belirlenen sürede cevap veren bir teşekküldür. Bireyin başvurusunu cevapsız bırakmak, (bir nevi) bir tarafın bir diğeri üzerinde tipik bir üstünlük kurma aracıdır. Bu amaçla, bu çalışmada yürürlükteki İtalyan mevzuatında iyi idare ilkesinin uygulaması, bu ilkenin en önemli unsurlarından biri olan makul sürede cevap verme yükümlülüğü açısından incelenmektedir. İtalyan kanun koyucu, idarenin hareketsizliğine karşı farklı aşamalar için çeşitli hukuki yollar -örneğin çoğunlukla zımni kabul müessesesi- öngörmesine rağmen, idarenin takdir yetkisine dayanarak tesis ettiği işlemler bakımından bu mekanizmanın iyi idare ilkesiyle bağdaşmadığı görülmektedir. (Bu kurum) daha ziyade idari faaliyetten etkilenen ilgililere belirlenen sürede sarih bir idari işlem tesisini sağlamaktadır. Yazılı ve sarih bir idari işlem, hiç kuşkusuz başvurucunun idari işlemin varlığına ilişkin şüphelerini ortadan kaldıran en iyi yol olmaya devam edecektir.

THE RIGHT TO GOOD ADMINISTRATION AND THE ADMINISTRATIVE INACTION: A TROUBLED RELATIONSHIP

Right to good administration in European law represent an umbrella principle that involves many rights for individuals dealing with public institutions and bodies. Article 41 of the Charter of fundamental rights of the European Union includes in its non-exhaustive enumeration the duty to take a decision in a reasonable time limit. As it is well known, “good” decision is a prompt and certain decision and a good administration is an institution that timely respond to the applications of its citizens. Leaving a person in the ignorance on the dossier outcome is a typical device of supremacy of one subject over the other. To this end, this paper aims to analyse the implementation of the right to good administration in Italian legislation with regards to one of its most significant elements: the right to have a timely decision from public administration. Despite the various remedies provided in different stages by Italian legislator against administrative inaction, mostly through the i.e. tacit consent institute, nonetheless when discretionary measures are involved this mechanism seems not in line with the fundamental right to good administration that instead requires for persons affected by the administration’s activities to have an express act in due time. A written, explicit measure definitively rests the best way to vanish doubts about the existence of a decision and uncertainties around its motivations.

___