Siyâsetnâmelerde Adil Yönetim Sorunu: Dini Argüman ve Kişisel Çıkar Argümanı

Bu çalışmada geleneksel Sünnî siyasal düşüncenin hükümdarlara öğütlerden oluşan siyâsetnâme geleneği adil yönetim problemine sunduğu çözüm açısından eleştirel biçimde analiz edilmiştir. İlgili literatürde genellikle dini öğütlerden ibaret görülen siyâsetnâmeler, dini hassasiyeti olmadığı için nefsinin arzu ve isteklerine uyarak adaletten ayrılıp zulme sürüklenen yöneticiler karşısında etkisiz görülür. Bu çalışmada, ilgili literatürdeki bu baskın yorum eleştirilerek siyâsetnâmelerde dini argümana ilaveten, özellikle nefsinin istek ve arzularına tâbi olduğu için zulme sürüklenen yöneticiyi adil yönetime ikna etmek için geliştirilen fakat literatürde pek dikkate alınmayan ikinci bir argüman türü olduğu ileri sürülmektedir. Bu ikinci argüman bu çalışmada kişisel çıkar argümanı olarak adlandırılmıştır. Eğer hükümdar nefsinin arzu ve isteklerine tâbi olduğu için dini argümanı dikkate almayacak birisi ise, siyâsetnâmeler kişisel çıkar argümanına müracaat ederek yöneticinin kişisel çıkarına hitap eder. Hükümdarın çıkarı iktidarda kalmak, iktidarını güçlendirmek ve iktidarı kendi nesline aktarmaktır. Kişisel çıkar argümanı, adil yönetimin hükümdarın kişisel çıkarına hizmet edebilecek tek ve en güvenilir yol olduğunu göstererek onu adil yönetime sevk etmeye çalışır.    Özet: Kadim medeniyetlerde yöneticilere adil ve etkin yönetim konularında ahlaki ve pratik tavsiyeler vermek amacıyla geliştirilen Siyâsetnâme geleneği, geleneksel İslam siyasal düşünce tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Müslüman idareciler ve düşünürler,  özellikle İran ve Hint medeniyetlerinde baskın olan Siyâsetnâme geleneği ile İslam’ın ilk dönemlerinde gerçekleşen fetihler sonucu tanışmıştır. Başlangıçta bu medeniyetlere ait siyâsetnâmelerden tercümeler yapılmış, daha sonrasında ise Müslüman devlet adamları ve düşünürler kendi tecrübeleri ve dini kaynaklarını da ekleyerek özgün siyâsetnâme eserleri yazmışlardır. Siyâsetnâmelerde hükümdarın toplumu adil biçimde yönetebilmesi için ihtiyaç duyacağı hem ahlaki erdemler hem de tecrübeye dayalı pratik yönetme usulleri ortaya konulur. Ahlaki erdemler büyük oranda dini metinlerden ve kutsal bilinen kişilerin hayatlarından derlenirken pratik yönetim usulleri geçmişte adil yönetimi tesis etmede başarılı olmuş hükümdarların tecrübelerinden hareketle geliştirilir. Siyâsetnâme geleneği, teorik ve felsefi ideal devlet modelleri arayışına girmek yerine tecrübî akla, sağduyuya ve dini/ahlaki erdemlere dayanır. Doğu toplumlarında siyâsetnâme olarak adlandırılan bu tür eserler, Batı siyasal düşüncesinde “Hükümdar Aynaları” olarak adlandırılmıştır.   Adil ve etkin yönetimin başat konu olduğu Siyâsetnâme geleneğine dair literatürde siyâsetnâmelerin genellikle ahlaki öğütlerden ibaret eserler olarak değerlendirildiği görülür. Bu yaklaşım, siyâsetnâmelerin yöneticileri adil yönetime teşvik etmek için herhangi bir kurumsal düzenleme öngörmeksizin tümüyle dini argümana dayandığını ileri sürer. Siyâsetnâmelerde yönetici, devlet iktidarının kendisinde toplandığı nihai makamdır. Güçler birliği söz konusudur, fakat yöneticinin yetki sınırlarını aşması durumunda onu engelleyebilecek anayasal nitelikte herhangi bir kurumsal tedbir öngörülmemiştir. Dini argüman esas itibariyle yöneticiye adil olduğu takdirde ahirette kurtuluşa erenlerden olacağını, eğer adil olmazsa ahiret hayatında büyük bir ceza ile karşılaşacağını söyler. Siyâsetnâmeleri dini argümandan ibaret gören yaygın yaklaşım, kurumsal tedbirlerle desteklenmeyen dini argümanın adil yönetim işini büyük oranda yöneticinin tercihine ve hatta keyfine bırakmak durumunda kaldığını ileri sürer. Eğer yönetici iman sahibi ve imanının gereğini yerine getiren bir kişi ise kendisine verilen öğütleri dikkate alacaktır. Eğer yönetici nefsinin arzu ve istekleri peşinde sürüklenen bir kişi ise dini hiçbir tavsiyeye kulak asmayacaktır. Bu nedenle bu baskın yaklaşım, nefsinin arzularına kapılmış zalim bir hükümdar karşısında siyâsetnâmelerin etkisiz kalacağı sonucuna sürüklenir. Siyâsetnâmeleri ahlaki tavsiyelerden ibaret gören bu yaklaşım, Siyâsetnâme geleneğinde mevcut olan bir diğer argümanı göz ardı eder.  Bu ikinci argüman, dini argümanı hiç dikkate almayacak şekilde nefsinin arzu ve istekleri peşinde giden yöneticiyi adil yönetime ikna etmek için geliştirilmiştir. Çalışmamızda bu argüman, kişisel çıkar argümanı olarak adlandırılmıştır. Yaygın görüşün aksine, siyâsetnâmeler ahlaki kaygısı olmayan ve dini emirleri dikkate almayan yönetici sorununu ciddiyetle ele alır ve dini hiçbir argümana müracaat etmeksizin, yöneticinin tamamen kişisel çıkarına hitap ederek onu adaletle yönetmeye teşvik eder. Yaygın görüş kişisel çıkar argümanını göz ardı ettiği gibi siyâsetnâmelerin değerini de tam takdir edememiş olur. Kişisel çıkar argümanı, nefsinin istek ve arzularına tâbi bir yöneticiye karşı dini argümanın işe yaramayacağını açıkça ifade eder. Bu nedenle, kişisel çıkar argümanı, yöneticinin dini duygularına değil doğrudan dünyevi çıkarına hitap ederek onu adil yönetime teşvik eder. Yöneticinin çıkarı; iktidarda kalmak, iktidarını güçlendirmek ve iktidarı kendi nesline aktarmaktır. Siyâsetnâme geleneği, tarihsel birçok örnekle zalim idarelerin nasıl kısa süre içerisinde yok oluşa sürüklendiğini ortaya koyarak dünyevi iktidar ve şöhret için bile, geçerli tek yolun adil yönetim olduğunu ortaya koyar. Adil idarenin hem bireyler arasında hem de toplumla devlet arasında yaygın güven meydana getirdiği, bu genel güven ortamının bireylerin fıtratında dercedilmiş kazanma arzusunu harekete geçirerek tüm toplumsal alanlarda gelişmeye yol açtığı ve devletin gücünü artıracak mali kaynakları çoğalttığı tezi, kişisel çıkar argümanının temelini teşkil eder. Adil yönetim, hem devleti güçlü hem de toplumu huzurlu ve müreffeh kılmanın tek yoludur. Zalim idare ise, tam tersi bir süreci harekete geçirir ve hem devlet zayıflar hem de toplum geri kalır. Bireyler devlete güvenmeyip emeklerinin karşılığını alamayacaklarını düşünmeye başladığında insan fıtratındaki (doğasındaki) kazanma arzusu harekete geçmeyecek ve kazanma arzusunun üreteceği müteakip gelişmeler gerçekleşmeyecektir. Bu durumda devlet de ihtiyaç duyduğu mali kaynakları elde edemeyecektir. Bu nedenle sadece dünyevi çıkarlarına yönelmiş bir yönetici için de adil idare kaçınılmaz yoldur. Bu çalışmada Siyâsetnâme geleneğinde mevcut olmakla birlikte ihmal edilen bu kişisel çıkar argümanı, Mâverdî ve Gazzâlî’nin siyasal düşünceleri analiz edilerek ortaya konmuştur. Sünnî Siyâsetnâme geleneğinde mevcut olan kişisel çıkar yaklaşımı, modern siyaset felsefesinin kurucularından Hobbes’un siyaset teorisinde de görülebilir. Hobbes, Avrupa’da bizzat şahit olduğu mezhep ve ideolojik farklılıkların sürüklediği iç savaşları çıkış noktası olarak alır. Buna göre, toplumsal düzen ve istikrar bir toplumun çözmesi gereken ilk temel meseledir. Düzen ve güvenliğin olmadığı ortamda toplum hayatı mümkün olmayacaktır. Hobbes’un çözümü güçler birliği ilkesine dayanan monarşidir. Leviathan olarak adlandırdığı güçlü ve etkin devletin aslî fonksiyonu, düzen ve güvenliği temin etmektir. Hobbes, otoriter bir devletin getireceği sınırlamaları ehven-i şer olarak onaylar. Hobbes’a göre toplumun yöneticiden meşru biçimde talep edebileceği tek şey düzen ve güvenliktir. Yöneticinin otoritesinin kaynağı adil yönetim değil toplumsal düzen ve güvenliğin sağlanmasıdır. Bu aşamadan sonra Hobbes, her ne kadar adil yönetim yöneticinin sorumluluğu olmasa da onun iktidarının devamı için en uygun yolun toplumun refah ve konforunu artıracak adil yönetim olduğunu ileri sürer. Hobbes’un mantığı Siyâsetnâme geleneğinde tespit edebildiğimiz kişisel çıkar argümanıdır. Yöneticiye, adaletle yönetmek zorunda olmasa da, adil yönetimin iktidarını güçlendireceğini ve daimi kılacağını söyler.  

The Question of Just Ruling in Siyāsatnāmas: Ethical Argument and Self-interest Argument

This study analyzes Siyāsatnāma tradition in Sunnī political thought in terms of exploring the problem of just ruling. In the relevant literature, the dominant approach considers Siyāsatnāmas as ethical advice in general and regards them as ineffective against an unjust ruler who has no ethical concern. This study criticizes this dominant view by claiming that in addition to the religious/ethical argument to promote a just rule, the Siyāsatnāma tradition develops a second argument designed specifically for an unjust ruler who ignores ethical advice. This second argument is ignored by the dominant position about the Siyāsatnāma tradition. I have called it self-interest argument in this study. An unjust ruler’s self-interest is to maintain, empower, and hand down his power to his descendants. The self-interest argument tries to convince a ruler who dismisses ethical advice to adopt just ruling by revealing that even for an unjust ruler the best strategy is just ruling to reach for his worldly aims.   Summary: Earlier civilizations generated a Siyāsatnāma tradition to provide ethical and practical advice to rulers about a just and efficient ruling in a society. This tradition played an important role in classical Islamic political thought. Muslim rulers and thinkers who are acquainted with this tradition as a result of early Islamic conquests. In the beginning, some Siyāsatnāmas were translated into Arabic but later Muslim administrators and thinkers wrote original Siyāsatnāmas by including their experiences and other Islamic sources. The Siyāsatnāmas put forward both ethical advice and practical methods for rulers to rule justly and efficiently their states. While ethical advises are mainly derived from religious sources and individuals considered to be holy, practical methods are gathered from experiences of rulers who became successful in establishing just, efficient, and strong states in history. The Siyāsatnāma tradition does not seek theoretical, abstract, and philosophical models of just ruling. Rather it relies on experimental reason, common sense, historical wisdom, and ethical reasoning. This tradition is called “Mirrors for Princes” in Western political thought. In the relevant literature, the Siyāsatnāma tradition is seen as ethical advice in essence. This approach argues that this tradition simply relies on ethical and religious arguments to promote just ruling without devising any institutional measures such as a check and balance system to constraint the authority of the ruler. In the absence of any institutional control over the power of the ruler, the ethical argument means that: If the ruler rules justly, he would be awarded in the afterlife, while if he rules unjustly he would be punished in the afterlife. According to this approach, without any institutional measure, the Siyāsatnāma tradition, in reality, leaves the problem of just ruling to personal preference and the conscious of the ruler. It is up to the ruler whether he rules justly or unjustly, for there is not any external constraint over his power, given that he does not care about the afterlife. If he has a concern about his salvation in the afterlife, ethical advice would be effective, otherwise, those advice would not have any influence over him. As a result, according to this approach, the ethical argument fails in the final analysis against the unjust ruler who has no ethical concern.    This dominant view ignores a second approach developed in the Siyāsatnāma tradition specifically to convince the ruler who has not any ethical concern to rule justly. I call it self-interest argument in this study. Unlike the dominant approach’s claim, the Siyāsatnāma tradition takes the problem of unjust ruler seriously and appeals to his self-interest to convince him to rule justly. The self-interest argument is clearly aware of the limits of the ethical argument against the ruler who does not care about the afterlife. An unjust ruler’s self-interest is to maintain, empower, and then hand down his dynasty to his descendants. The self-interest argument tries to convince a ruler ignoring ethical advice to adopt the just ruling by revealing that even for an unjust ruler the best strategy is just rule to reach for his worldly aims. Many historical examples are given to make it clear that unjust rules are short-lived.The essence of the self-interest argument is that: The just rule creates trust both among individuals and the state and society, then this widespread trust awakens the desire of attaining a comfortable life in human nature. The efforts of the individuals with the purpose of attaining a comfortable life lead to social and economic development in society, which in turn increases the financial sources of the state. That is why a just rule is the only solution to create a strong state as well as a developed society. The unjust ruling on the other hand, leads to distrust between the state and society and among individuals. This distrust and fear from the state lead to deterioration of the economic situation, for the desire embedded in human nature to attain a comfortable life would not awaken in such a society. As a result, the ruler could not have the necessary financial resources, which would weaken his power. That is why the just ruling is the only solution that serves to the interest of a ruler who only wants worldly power. This study analyzes Mâwardî’s and Ghazâlî’s political theories to reveal the self-interest argument in the Siyāsatnāma tradition.    This self-interet argument could be seen in Hobbes’ political theory also. Hobbes, as one of the founders of modern political thought, takes the civil wars created by different religious sects and ideologies in the 17th century Europe as his starting point to formulate his model of the state. Hobbes thinks that without social peace and order, there would not be a society. He offers a strong monarchy which relies on the unity of powers as a solution to establish a peaceful society. The only responsibility of Leviathan as a strong and effective state is to establish and maintain peace and order in society. Any restriction over individuals is acceptable to reach that goal according to Hobbes. The source of the authority of the ruler is not just rule but social peace and order. Yet, after securing peace and order, Hobbes argues, it is the best policy for the ruler to rule justly, for a just rule leads to both social and economic development and increases financial sources of the state. The Hobbesian argument is also self-interest argument that we could find within the Siyāsatnāma tradition. He tells the ruler that even though he does not have to rule justly, it is the best policy to serve his self-interest.       

___

  • Adalıoğlu, Hasan H. “Siyasetnâmeler’in Klasik Kaynakları”. Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 5/2 (2004): 1-22.
  • Arslan, Ahmet. İbni Haldun. 2. Baskı. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2014.
  • Bakır, Musa Kazım. Gazâlî’de Din ve Devlet İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, 2007.
  • Binder, Leonard. “Al-Ghazali’s Theory of Islamic Government”. The Muslim World 45/3 (1995): 229-241.
  • Blaydes, Lisa - Grimmer, Justin - McQueen, Alison. “Mirrors for Princes and Sultans: Advice on the Art of Governance in the Medieval Christian and Islamic Worlds”. The Journal of Politics 80/4 (2018): 1150-1167.
  • Canatan, Kadir. İslâm Siyaset Düşüncesi ve Siyasetnâme Geleneği. İstanbul: Doğu Kitabevi, 2014.
  • Crone, Patricia. “Traditional Political Thought”. Islamic Political Thought: An Introduction. Ed. Gerhard
  • Bowering. 238-251. Princeton: Princeton University Press, 2015.
  • Çakır, Kamber. Maverdi’nin Siyasal Düşüncesinde Meşruiyet Sorunu. Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi, 2009.
  • Çaylak, Adem. “İslam Siyasi Düşüncesi: Giriş, Teorik Çerçeve ve Tarihsel Kavramsallaştırma”. İslam Siyasi
  • Düşünceler Tarihi. Ed. Adem Çaylak. 3-22. Ankara: Savaş Yayınevi, 2018.
  • Çifçi, Osman Zahid. Maverdi’ye Göre Din-Devlet İlişkisi. Doktora Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2012.
  • Downey, Anthony. Slavs and Tatars: Mirrors for Princes. Zürich: JRP, 2015.
  • Dursun, Davut. Siyaset Bilimi. 3. Baskı. İstanbul: Beta, 2006.
  • Evkuran, Mehmet. Sünnî Paradigmayı Anlamak: Bir Ekolün Politik ve Teolojik Yapılanması. 3. Baskı. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2016.
  • Evkuran, Mehmet. “Gazzali”. İslam Siyasi Düşünceler Tarihi. Ed. Adem Çaylak. 437-459. Ankara: Savaş Yayınevi, 2018.
  • Gazzâlî, Ebû Hâmid. İtikad’da Orta Yol. Trc. Kemal Işık. Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1971.
  • Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed. Kimyâ-yı Saâdet. Trc. Ali Arslan. İstanbul: Merve Yayın, 1992.
  • Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed. Bâtınîliğin İçyüzü. Trc. Avni İlhan. Ankara: TDV Yayınları, 1993.
  • Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed. Mülkün Sultanlarına. Trc. Osman Şekerci. İstanbul: Büyüyen Ay Yayınları, 2016.
  • Hardin, Russell. “Theory on the Prowl”. Contemporary Empirical Political Theory. Ed. Kristen R. Monroe. 202-218. Berkeley: University of California Press, 1997.
  • Harmancı, Mehmet. İslam Felsefesinde Siyaset Teorisi: Farabi, Maverdi, Nizamülmülk, İbn Teymiyye’nin Siyasetnamelerine Göre. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, 1999.
  • Hobbes, Thomas. Leviathan. 2. Baskı. Trc. Semih Lim. İstanbul: YKY, 1995.
  • İbn Haldun. Mukaddime. 16. Baskı. Trc. Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2018.
  • İbn Teymiyye, Ebû’l-Abbâs Takıyyüddîn Ahmed b. Abdülhalîm. es-Siyasetü’ş-Şeriyye. 2. Baskı. Trc. Vecdi Akyüz. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999.
  • Ishaque, Khalid M. “Al-Ahkâm Al-Sultânîyah: Laws of Government in Islam”. Islamic Studies 4/3 (1965): 275-314.
  • İnalcık, Halil. Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet. İstanbul: Eren Yayıncılık, 2000.
  • Keskintaş, Orhan. Adalet, Ahlâk ve Nizam: Osmanlı Siyâsetnâmeleri. İstanbul: İletişim, 2017.
  • Kösoğlu, Nevzat. Hukuka Bağlılık Açısından Eski Türkler’de ve Osmanlı’da Devlet. 2. Baskı. İstanbul: Ötüken, 2004.
  • Levend, Agâh S. “Siyâsetnâmeler”. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 217 (1962): 167- 194.
  • Lewis, Bernard. The Political Language of Islam. Chicago: The University of Chicago Press, 1988.
  • Lewis, Bernard. “Islam and Liberal Democracy: A Historical Overview”. Journal of Democracy 7/2 (1996): 52-63.
  • Mâverdî, Ebü’l-Hasen. Edeb’üd-Dünya ve’d-Din. Trc. Ali Akın. İstanbul: Temel Neşriyat, 1982.
  • Mâverdî, Ebü’l-Hasen. Yönetimin Esasları. 3. Baskı. Trc. Mehmet A. Kara. İstanbul: İlke Yayıncılık, 2008.
  • Mâverdî, Ebü’l-Hasen. El-Ahkâmü’s-Sultaniye: İslam’da Devlet ve Hilâfet Hukuku. 2. Baskı. Trc. Ali Şafak. İstanbul: Bedir Yayınevi, 2017.
  • Nizâmülmülk. Siyasetname. 14. Baskı. Trc. Mehmet Taha Ayar. İstanbul: Türkiye İş Bankası KY, 2018.
  • Özkan, İslam. Gazzali’de Siyaset Felsefesi. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 2010.
  • Polat, İsmail. Ebu-l Hasan Habib el-Maverdi’nin Siyasal ve Yönetsel Görüşleri. Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi, 2016.
  • Putnam, Robert. D. Making Democracy Work: Civic Traditions in Modern Italy. Princeton: Princeton University Press, 1993.
  • Rosenthal, Erwin I. J. Ortaçağ’da İslâm Siyaset Düşüncesi. Trc. Ali Çaksu. İstanbul: İz Yayıncılık, 1996.
  • Sharon A. Lloyd ve Susanne Sreedhar. “Hobbes’s Moral and Political Philosophy”. The Stanford Encyclopedia of Philosophy. Ed. Edward N. Zalta. Erişim 15 Mayıs 2019.
  • https://plato.stanford.edu/archives/spr2019/entries/hobbes-moral/>, 2019.
  • Sunar, Lütfi. “Patrimonyalizmin Gölgesinde İslam Siyasal Sisteminin Anlaşılması Sorunu”. İslam Siyaset Düşüncesi: Adil Devlet, Erdemli Şehir, Mükellef İnsan. Ed. Lütfi Sunar ve Özgür Kavak. 297-360. Ankara: İlem Kitaplığı, 2018.
  • Şenol, Muhammet İkbal. İslam Siyaset Felsefesinde Riyaset-İmamet Düşüncesi: Fârâbî ve Gazâlî. Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2018.
  • Uludağ, Süleyman. İslam Siyaset İlişkileri. 2. Baskı. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2008.
  • Usta, Halim. İslam Felsefesinde Ahlâk ve Siyaset Tasavvuru: Mâverdi Merkezli Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi, Hitit Üniversitesi, 2019.
  • Wahib, Toi Mohammad. Maverdi’ye Göre Devlet, Siyaset ve Hilafet. Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2016.
  • Yücesoy, Hayrettin. “Justification of Political Authority in Medieval Sunni Thought”. Islam, the State, and the Political Authority: Medieval Issues and Modern Concerns. Ed. Asma Afsaruddin. 9-33. New York: Palgrave Macmillan, 2011.
  • Zarvani, Mojtaba. “Justification of Political Authority in Theological Epistemology”. JISMOR 5 (2010): 82-95.