Eş‘arî ve Şâfiî Bir Âlim Olarak İlkiyâ el-Herrâsî ve Ahkâmü’l-Kur’ân Adlı Eserinin Kelâmî Boyutu

Mezhepleri amelî ve itikadî olarak ikiye ayıran yapının temelinde bazı kategorik bakış açıları bulunmaktadır. Bu kategoriler içerisinde öne çıkan gruplardan biri de Eş‘arî-Şâfiî yapıdır. Bu ikilinin anlaşılması için bu yapıyı besleyen kaynak ve âlimlerin anlaşılması gereklidir. Biz bu makalede yöntem olarak bir örneklem belirledik ve İlkiyâ el-Herrâsi’yi Eş‘arî-Şâfiî mezhepleri ekseninde ama daha çok onun Eş‘arî anlayışını gözeterek incelemeye çalıştık. Hayatına dair izlenimlerde de bulunduğumuz bu çalışmada Herrâsî’nin usûle ve kelâma dair bazı değerlendirmelerini vererek hem bulunduğu çağın hem de o çağdaki Eş‘arî-Şâfiî yapının anlaşılmasına yöntemsel bir katkı yapmayı amaçladık. Herrâsî’ye dair verdiğimiz örnekleri, geneli yansıtan usûl ve kelâmın ana unsurlarını yansıtan ulûhiyet – nübüvvet eksenli olarak belirledik. Böylece Herrâsî’nin kelâm tarihindeki yerinin belirginleşmesini; ayrıca devrinde olgunlaşmaya başlayan kelâmın müteahhirûn döneminin temelleri hakkında bir fikir vermeyi hedefledik.  Kelâm ilminde, ehl-i sünnetin ilk temsilci ekolü olarak Eş‘arîlik benimsenmiştir. Eş‘arîliğin kurucusu Ebü’l-Hasen el- Eş‘arî olsa da mezhep onun ardından kuvvetli değişimler geçirmiştir. Kurucusundan sonraki etkin mütekellimler, bu mezhebin gidişatında aktif rol oynamışlardır. Özellikle bunlar içerisinde Cüveynî (ö. 478/1085) ve talebesi Gazzalî (ö. 505/1111) önemli iki isimdir. Kelâma mantığı sokması ve felsefecileri eleştirerek kelâm ilmine yeni bir yön vermesiyle etkili olduğundan özellikle Gazzâlî hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Ancak Gazzâlî devrinin tek âlimi olmadığı gibi hocası Cüveynî’nin de tek öğrencisi değildir. İlkiyâ el-Herrâsî de hem Cüveynî’nin kendisinden övgüyle bahsettiği bir isim olması hem de Gazzâlî gibi devrinin önemli bir üniversite hocası olmasından dolayı dikkat çekicidir. Herrâsî hakkında dikkat çekici olan ilk nokta onun koyu bir Şâfiî izleyicisi olmasıdır. Tabakat kitaplarında verilen eserlerinin hepsi günümüzde bulunmasa da onun Ahkâmü’l-Kur’ân isimli eseri, yazıldığı ilk zamandan beri ilgililerine önemli bir müracaat kaynağı olmuştur. Aslında Ahkâmü’l-Kur’ân bir tefsir türü örneğidir; konulu tefsir türünden bir çalışma kabul edilebilir. Bu türden eserler, Kur’an-ı Kerîm’de bahsolunan ahkâmı açıklamak amacıyla yazılmışlardır. Ancak burada oluşan yanlış bir yargı, ahkâm tefsirlerinin sadece ibadet ve muâmelâtla ilgili olduğudur. Oysa ahkâm tefsirleri okuyucusuna, yazarının itikadî yönelimlerini de göstermektedir. Herrâsî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’ında bu durum kendini açıkça gösterir. Onun amelî olarak Şâfiî mezhebini desteklemekle birlikte itikadî olarak yaptığı te’viller, devrinin Eş‘arî - Şâfiî birlikteliğinde olmaktadır. Bu ise devrinde kurulmak istenen dini yapının tipik bir örneği olmaktadır. İlkiya el-Herrâsî, Abbasî devletinin zayıflayıp Selçuklulara boyun eğdiği bir devirde Nizâmiye medreselerinde hoca olarak çalışan bir isimdir. Selçuklular bu dönemde mezhepler arası çatışmalarla uğraşmıştır. Özellikle Şiî ve Bâtınî akımlar devleti tehdit eden bir yapı arzetmiştir. Buna karşı Selçuklular askeri önlemlerin yanı sıra Sünnî anlayışı ilmen temsil edecek bir kurum da inşa etmişlerdir: Nizâmiye Medreseleri. Bu medreselerde devrin en önemli hocaları, ehl-i sünnet inancını yerleştirmek için gayret sarfetmişlerdir. Vezir Nizâmülmülk, kendisinden önce devlette yaygın olan itikadî ve amelî çatışmaları; özellikle de Eş‘arîliğe karşı girişilen mihne benzeri bir olayın oluşmasını engellemek için bu medreseleri aktif hale getirmiştir. Bu yapı içerisinde Herrâsî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’ında geliştirdiği bakış açısı hem devrine ışık tutmakta hem de İslamî ilimlerin devrine kadar oluşmuş metodolojisi hakkında fikir vermektedir. Herrâsî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’ında kendi metodolojisi çeşitli şekillerde açığa çıkmaktadır. Mendubu değerlendirirken onun mecazî bir emir olduğu; dolayısıyla terkinde bir ikâb bulunmadığını söylemiştir. Bu görüşü Hanefîler’in sünnet çizgisiyle paralellik arzetmektedir. Sünnet ekseninde, âmm lafzın peygamberin fiili ile tahsis edilebileceği düşüncesindedir. Ama âmm lafzın kıyas ile tahsisi konusunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir görüş belirtmekten (tevakkuf) kaçınmıştır. Herrâsî’nin ilim anlayışında mütevâtir sünnet Kur’an’ı neshedebilecek ağırlıktadır. Ancak kıyas ile böyle bir neshi yapmak mümkün değildir. Herrâsî neshi değerlendirirken, onu tahsisten ayrı tutmuş ve şâri‘nin nasslarda geçen önceki hükmünü değiştirebileceğini söylemiştir. Herrâsî’nin Sakīfe olayını ele alırken kullandığı usûl kaidesi, yine onun Eş‘arî istidlâlinde dikkat çekicidir. “İmamlar Kureyştendir” hadisini zikrederek burada imamlar kelimesindeki lam-ı tarifin istiğrag yani genellik ifade edip mücmel olduğu fikrindedir. Hz. Ebû Bekir bu yüzden, kendilerine bu hadisi söyleyince Ensar ona karşı çıkmamıştır. Bütün bu örnekler onun akla ve nakle verdiği önemi ve dengeyi göstermektedir. Umûmü’l-Belvâ konusunda haber-i vâhidin delil olduğunu düşünen Herrâsî, bu tür hadislerin zan ifade ettiğinden itikatta delil olarak kullanılamayacağını düşünmektedir. Bu şekilde hadislerin değerlendirmesine dair bazı örnekler bulduğumuz Herrâsî, rivayetleri değerlendirmede itikadî bir kabul ortaya koyarak fâsık kimselerin hadislerinin kabul edilebileceğini söylemiştir. Ancak bu râvinin hadis şartlarını taşıması açısındandır. Yoksa fâsığın sözüyle amel edilmemesi gerekir. Âlimlerin devirlerinde yaptıkları bir icmâın sonraki devirde bozulması söz konusu olamaz. Herrâsî’nin bütün bu usûle dair değerlendirmeleri, devrine kadar oluşan mezhebî yapının artık temellendirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Eş‘arî ve Şâfiî usûlünde Gazzâlî’nin ismi çokça zikredilse de Herrâsî’nin de, tıpkı Gazzâlî gibi sistematik şekilde usûl konularında fikir sahibi olduğu görülmektedir. Herrâsî’nin usûl konuları dışında birçok kelâmî meseleyi Eş‘arî sistematiğinde Ahkâmü’l-Kur’ân’ın da işlediği görülür. Hudûs delili etrafında Allah’ın varlığına ve birliğine dair birçok kelâmî değerlendirme yapmaktadır. Allah Kur’an’da insana, âleme bakarak düşünmesini ve istidlâlde bulunmasını emretmiştir. Bu ise nasslara aklî veçheden yaklaşmamak söyleminin yani Selefî söylemin geçersizliğine işaret etmektedir. Hudûs delilinde en önemli temel ona göre cevher ve arazların hâdisliğidir. Herhangi bir nesne ya da olayın hâdisliğini insan bir kere anladığında diğer tüm şeylerin hâdisliği de kendiliğinden açığa çıkar. Allah, bu dünyaya sürekli bir yaratıcı olarak faal şekilde müdahale etmektedir. Ayrıca teselsül de imkânsızdır. Dolayısıyla filozofların iddia ettiği gibi evrene müdahale etmeyen bir Tanrı anlayışı söz konusu olamaz. Herrâsî’nin kelâmî anlayışını dillendirdiği örneklerde rızka bakışı orijinal bir görünüm arzetmektedir. Allah insanların rızıklarını verendir ama bunu bir seferde toplu olarak vermemiştir. Bunu insanların çalışmalarına bağlamıştır. Böylece insan çalıştığı zaman emeğinin karşılığını aldığını görür. Bu ise insanın aklında “iyi işler iyi sonuçlara yol açar” fikrini doğurur. İnsan bu aklî çıkarımla dünyadaki iyi işlerin ahirette iyi sonuçlara götüreceğini kavrar. Herrâsî’nin bu değerlendirmesi sosyolojik bir te’vil örneğidir. Herrâsî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’ında, zikrettiğimiz bu görüşler dışında daha birçok kelâmî değerlendirme söz konusudur. Bu görüşlerin Eş‘arî ve Şâfiî çizgideki yeri belirgin olsa da Herrâsî’nin bulunduğu çağ açısından önemli bir mütekkellim olduğu gözden kaçırılmamalıdır. 

As an Ashʿarī and Shāfi'ī Scholar al-Kiyā al-Harrāsī and Theological Dimension of His Book Aḥkām al-Qurʾān

There are some categorical perspectives on the basis of the works that divide the sects into action and faith. A group that stands out among these categories is the Ashʿarī-Shāfi’ī structure. In order to understand this work, it is necessary to understand first the sources and scholars who feed this structure. We have specified a sample as the method of this article and we tried to examine al-Harrāsī in the first place by observing the axis of the Ashʿarī- Shāfi’ī, b­­ut rather the Ashʿarī. In this work we are also in the impressions of his life, we aimed to make a methodical contribution to the understanding of the contemporary Ashʿarī-Shāfi’ī structure both in the present era by giving some evaluations of the method and baling of al-Harrāsī. We have determined the examples we have given about al-Harrāsī as the axis of universalism that reflects the main elements of the generally reflecting process and the Kalām. Thus, Harrāsī's place in the history of Kalām becomes clearer. We also aimed to give an idea about the muta’akhkhirūn period Kalām’s foundations that became to mature in his own time.Ashʿariyya was adopted as the first representative school of the Ahl al-sunna. Although the founder of the Ashʿariyya was Abū’l-Ḥasan al-Ashʿarī, the sect had undergone strong changes after him. The active Muslim theologians after the founder played an active role in this sectarian process. Especially in these, al-Juwaynī (d. 478/1085) and his student al-Ghazālī (d. 505/1111) are two important names. Many studies have been done especially about al-Ghazālī because he was influential in giving a new direction to kalām by including kalām in logic and criticizing philosophers. However, al-Ghazālī is not the only scholar in his age and he is not the only student of al-Juwaynī. Al-Harrāsī is also remarkable for both being a name al-Juwaynī refers to with praise and, like al-Ghazālī, he is an important madrasah teacher.The first point of interest about al-Harrāsī is that he is a dark Shāfiʿī follower. Although not all of the works given in the tabaḳāt books are present today, his Aḥkām al-Qurʾān has been an important source of reference for those who have been writing for the first time. In fact, Aḥkām al-Qurʾān is a kind of interpretation; it can be considered as a study of the kind of thematic interpretation. The works of this kind are written in order to explain rules (aḥkām) mentioned in the Qurʾān. However, a false judgment that arises here is that the interpretation of aḥkām relate only to duty and transaction. However, in view of the reader's interpretation of aḥkām, it also shows the prophetic direction of his own writer. This situation manifests itself in al-Harrāsī's Aḥkām al-Qurʾān. His ta’wīls, which he practically made in support of the Shāfiʿī sect and his belief, are in the coexistence of the Ashʿarī – Shāfiʿī in his age. This is a typical example of the religious structure desired to be established during the period. al-Kiyā al-Harrāsī is a scholar who works as a teacher at the al-Niẓāmiyya al-Madrasahs at a time when the Abbāsī state weakened and bowed to the Saljūqs. The Saljūqs were engaged in sectarian conflicts during this period. In particular, the Shīʿa and Bāṭinī movements have presented a structure threatening the state. In contrast, the Saljūqs built an institution to represent the Sunnī understanding as well as the military measures: al-Niẓāmiyya al-Madrasahs. In these al-madrasas, the most important scholars of the age have made efforts to establish the belief of the Ahl al-Sunna. Vizier Niẓām al-Mulk activated these madrasahs to prevent the ideological and practical conflicts already prevalent in the state before him and especially to prevent the occurrence of an event similar to Miḥna which was against As̲h̲ʿariyya. Within this structure, al-Harrāsī's point of view developed in Aḥkām al-Qurʾān sheds light on both the ages and gives an idea about the methodology of Islamic sciences.In al-Harrāsī's Aḥkām al-Qurʾān, his methodology is open to various forms. While he was evaluating the mandub, it was his figurative command; so there was no punishment for its abandonment. This view is parallel to Ḥanafī's sunna line. It is in the axis of sunna that it is possible that the ʿām can be allocated by the act of the prophet. But he has avoided expressing any positive or negative opinion on the subject of the appropriation with the syllogism of the ʿām. In the understanding of al-Harrāsī's scientific understanding, mutawātir ḥadīth weight to abrogate the Qurʾān. However, it is not possible to abrogate like this by syllogism. While al-Harrāsī was evaluating the abrogate, he kept it separate from his home and told Shāriʿ that he could change the previous sentence in naṣṣ. The procedural wisdom that al-Harrāsī used in dealing with the Sakīfe event is also remarkable in his Ashʿarī staidness. "Al-a’imma min Quraysh" ḥadīth is mentioned here, that the Imāms are in the sense that the recitation of Lām al-taʿrīf is expressing istighrāq, that is to say, generality. Abū Bakr therefore, when the envoy said this to them, the anṣār did not oppose him. All these examples show the balance and the balance he gives to reason and revelation. Considering that ʿUmūm al-Belwā is the evidence of khabar al-wāḥid, al-Harrāsī thinks that such ḥadīths cannot be used as evidence in the belief. In this way we find some examples of evaluating the ḥadīth of the fāsiqs put forward an authentic acknowledgment without evaluating the narrations and said that the ḥadīth of the fāsiqs could be accepted. However, this narrator has a tendency to accept the ḥadīth conditions. Or it should not be mentioned in the deeds fāsiq. It is not possible that an ijmāʿ that they made during the time of the scholars is destroyed in the next period. All of al-Harrāsī's evaluations of this process show that the sectarian work that has been made up to the time of the day is now being tried to be grounded. Although the name of al-Ghazālī is widely mentioned in the Ashʿarī and Shāfiʿī methods, al-Harrāsī seems to have an idea in a systematic way, just like al-Ghazālī. Apart from the procedural issues of al-Harrāsī, it is seen that Aḥkām al-Qurʾān also operates many theological issues in the Ashʿarī system. al-Harrāsī has made many theological assessments of the existence and unity of Allāh around ḥudūth demonstration. In the Qurʾān, Allāh commanded man to think and obey by looking at a world. This, in turn, points to the invalidity of the saying of not approaching the books in a rational way, that is, the Salafī discourse. According to al-Harrāsī, the most important basis in the ḥudūth is that the substance and the accidents are created later. Once a person understands the existence of any object or event, all the other things are self-evident. Allāh intervenes in this world as a constant creative actor. Also tasalsul is impossible. So, as philosophers claim, there is no sense of god that does not intervene in the world. In the examples that al-Harrāsī expresses his or her theological understanding, his approach to livelihood has an original appearance. Allāh gives the sustenance of mankind, but not in a collective manner at once. It connects people to their work. So, when a person works, he sees that he gets his labour back. This leads to the idea that man actually "leads to good results". Human beings understand that with these intellectual inferences, good works in the world will lead to good results in the hereafter. This evaluation of al-Harrāsī is a sociological ta’wīl example. Many other theological assessments are beyond the scope of these statements in al-Harrāsī 's Aḥkām al-Qurʾān. Although Harrāsī’s views, the place of Ashʿarī and Shāfiʿī line, it should be kept in mind that al-Harrāsī is an important member of the his age.

___

Ali, İsmail Ebî Bekir. “el-Medārisü’n-nizāmiyye fi’l-ʿasri’l-Selcūḳī ve eseruhā fī isrāi ve intişāri’l-Mezhebi’ş-Şʿāfiī”. II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu içinde. 19-21 Ekim 2011 Konya. ed. Ali Düz. Konya: Selçuklu Belediyesi Yayınları, 2013: 463-489.

Beroje, Sahip. “Gazâlî’nin Nesh Meselesinde İmam Şâfiî’ye Muhalefeti”. 900. Vefat Yılında İmam Gazzâlî. 7-9 Ekim 2011. 187-209. İstanbul: İFAV Yayınları, 2012.

Brown, AC Jonathan. “The Last Days of al-Ghazzali and the Tripartite Division of the Sufi World”. The Muslim World 96 (Summer 2016): 89-113. Erişim 13 Mart 2017. http://www.ghazali.org/articles/19477119.pdf

Cüveynî, İmâmu’l-Haremeyn. el-Burhān fī usūli’l-fıḳh. 2 cilt. thk. Abdulazîm ed-Dîb. Mısır: Dârul’-Vefâ, 1978.

Cüveynî, İmâmu’l-Haremeyn. el-İrşâd ilâ kavâtı'i'l-edille fî uşüli'l-i'tikâd, nşr. M. Yûsuf Mûsâ- Ali Abdülmün'im Abdülhamîd. Mısır: 1369/ 1950.

Dayf, Şevkî. Tārîhu’l-edebi’l-ʿArab ʿasru’d-düve’l-ve’l-imārāt. Kahire: Dâru’l-Maârif, 1990.

Eren, Cüneyt ve Muhammed Erbaş. Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları. İstanbul: Katre Yayınları, 2008.

Gazzâlî, Ebû Hâmid. el-Müstasfā. 2 cilt. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 1988.

Gözütok, Şakir. “İslâm Medeniyetinin Öncü Eğitim Kurumları: Nişabur Medreseleri”. Türk Dünyası Araştırmaları 185 (2010): 33-64.

Güngör, Mevlüt. Kur’an Tefsirinde Fıkhî Tefsir Hareketi ve İlk Kur’an Tefsiri. İstanbul: Kur’an Kitaplığı, 1996.

Hâcî Halîfe, Mustafa b. Abdillah. Keşfu’z-zünūn ʿan esāmi’l-kütüb ve’l-fünūn. 2 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1409.

Hallâf, Abdülvehhâb, ʿİlmu usūli’l- fıḳh ve h̲ulāṣatu taʾrīh̲i’t-teşrîʿ, Matbaatü’l-Medenî, Mısır, 1375/1956.

Hayyân, Mevlâ el-Hasen b. el-Hüseyin. “Ahkâmü’l-Kur’ân İlmi: Doğuşu, Gelişimi ve Eserleri Üzerine Bir Araştırma”. trc. Mustafa Şentürk v.dğr., İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi 22 (2013): 457-491. Erişim 30 Mart 2017. http://www.islamhukuku.com/Uploads/Sayilar/islam%20hukuku%20dergisi%2022428.pdf

Herrâsî, İlkiyâ İmâdüddîn b. Muhammed et-Taberî. Aḥkāmu’l-Ḳurʾān. 4 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1403/1983.

Hocaoğlu, Mustafa. “Ahkâm Tefsirlerinin Usûl Açısından Mukayesesi”. Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2010.

İbn Asâkir, Ebu’l-Kâsım Ali b. el-Hasen. Tebyīnu kezibi’l-müfterī fī mā nusibe ile’l-İmām Ebi’l-Ḥasen el-Eşʿarī. Dımeşk: Dârul-Fikr, 1399. İbn Hallikân, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Bekr. Vefeyātu’l-ʿayān ve enbāi ebnāi’z-zemān. thk. İhsân Abbâs. 6 cilt. Beyrut: Dâru Sâdır, ts.

İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İmâdüddin İsmail b. Ömer. el-Bidāye ve’n-nihāye. 14 cilt. Beyrut: Dâru’l-Hicr, 1977.

Kara, Seyfullah. Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları. İstanbul: İz Yayınları, 2007.

Kehhâle. Ömer Rıza. Mʿucemu’l-müellifīn terācimu musannifi’l-kütübi’l-ʿArabī, 15 cilt. Dımeşk: Matbaatü’t-Terakkî, 1380/1961.

Köksal, A. Cüneyd. “Hanefî Fıkıh Düşüncesinde Akıl Kavramı ve Dört Mertebeli Akıl Anlayışı”. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 40 (2011/1): 5-44. Erişim 21 Mart 2017. http://e-dergi.marmara.edu.tr/maruifd/article/view/5000007641

Muhammed Osmân, Hannân Muhammed. “Menhecü’l-İmām İlkiyā el-Herrāsī et-Taberī el-Bağdādî fî Kitābi Aḥkāmi’l-Kur’an”, Doktora Tezi, Omdurman İslamic Universty (Sudan), 1430/2009.

Moosa, Ebrahim. Ghazali the Poetics of İmagination. London: The University Of North Carolina Press, 2005.

Ocak, Ahmet. “Selçuklu Medreselerinin Mağrib ve Endülüs Üzerindeki Etkileri”. Turkish Studies 4, no. 3 (2009): 1622-1647. Erişim 3 Nisan 2017. http://www.turkishstudies.net/sayilar/sayi16/ocakahmet1356.pdf

Ocak, Ahmet. Selçuklular’ın Dini Siyaseti. İstanbul: TATAV Yayınları, 2002.

Özaydın, Abdülkerim. “Nizâmiye Medresesi”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 33: 188-191. İstanbul: TDV Yayınları, 2007.

Özaydın, Abdülkerim. “Kündürî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 26: 554-555. İstanbul: TDV Yayınları, 2002.

Özgel, İshak. “Büyük Selçuklular Döneminde Tefsir İlmi ve Müfessirler”. Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi 5, sy. 2 (2005): 31-51. Erişim 1 Nisan 2017. http://www.dinbilimleri.com/Makaleler/1915211180_0502020387.pdf

Rabâba’a, Usâme Hasen. Usûlü’l-fıḳh inde’l-İmām İlkiyā el-Herrāsī. Ürdün: el-Mektebetü’l-Vataniyye, 2006.

Sübkî, Tâceddin. Tabaḳātü’ş-Şʿāfi’iyyeti’l-kübrā. thk. Mahmud Muhammed et-Tâmî ve Muhammed el-Hüluv. 6 cilt. Kahire: Matbaa Îsa el-Bâbî el-Halebî ve Şürekâihî, 1970.

Topaloğlu, Bekir. Kelâm İlmine Giriş. Ankara: Damla Yayınları, 2004.

Ünalan, Abdülkerim. “İlkiya el-Herrasi ve Ahkâmü’l-Kur’ân’ındaki Metodu”. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 1990.

Ünalan, Abdülkerim. “Kiya el-Herrâsî”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 26: 126. İstanbul: TDV Yayınları, 2002.

Zehebî, Şemsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osman. Siyeru ʿalāmi’n-nübelā. 23 cilt. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1982.

Zerkeşî, Bedruddin Muhammed b. Behâdır. el-Baḥru’l-muhīt fî usūli’l-fıḳh. 6 cilt. Kuveyt: Vizâratü’l-Evkâf ve’ş-Şüûni’l-İslâmiyye,1988.