Türkiye’de Sosyal Sermaye Kaybının Dini Görünümleri

İkinci Dünya savaşından sonra dünya toplumlarının bulundukları eşitsiz düzlemden kurtulmaları adına bir dizi kalkınma kuramları üretildi. Bu kuramların en önemlisi modernleşme kuramıdır. Bu yaklaşıma göre toplumlar Batılı bir gelişme çizgisini takip etmedeki becerilerine göre gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş olarak tasnif edilerek bu gelişme altına düşen toplumların top yekûn bir kalkınma hamlesi içine girmeleri gereğinden söz açılmaktaydı. Ancak bir süre sonra toplumların aynı gelişme çizgilerini izlemek zorunda olup olmadıklarından tutun da bu gelişmenin salt ekonomik etmenlerle olup olmayacağına ilişkin önemli itirazlar yükseldi. Bu süreçlerin sonunda yeni bir toplumsal kalkınma modeli olarak sosyal sermaye kavramının yükselişe geçtiğini görüyoruz. Sosyal sermeye toplumun güven çapının yüksekliği kriterine dayanan ve buna göre toplumların maddi ve manevi yönden kalkınmalarını sağlayan en temel unsurlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Sosyal sermaye her şeyi olduğu halde hala istenilen düzeyde bir ilerlemeye ulaşmayan ulusların sahip olmadıkları şeye işaret ederken, gelişme ve kalkınma için öyle elle tutulur fazlaca elverişli bir yapıya sahip olmadıkları halde dünyanın en müreffeh ülkeleri arasına girmeyi başarmış kimi ulusların da kalkınma durumlarının ardında yatan motive edici unsurları anlamamıza izin vermektedir. Bu yazıda kalkınma modelleri içinde çoğu kez hesaba katılmayan ancak çok yakın zamanlarda toplusal gelişmişliğin bir unsuru olarak kabul edilmeye başlamış olan sosyal sermaye kavramı ve bu kavramın Türkiye açısından taşıdığı önem ele alınacaktır. Bu yazı çerçevesinde biz özellikle Türk toplumunun modernleşme süreci içine din ekseninde yaşanan tartışmaların sosyal sermaye kaynaklarını nasıl heba ettiğini tartışma konusu yapılmaya çalışacağız.

A series of development theories were constructed especially after the World II to alleviate the unequal situation of societies. The most significant of these theories is the modernization theory. For modernization theory, societies could be classified as developed, developing and under-developed in the measure of an assumed Western developmental linearity. Accordingly, societies below levels of Western societies are offered the policies of total development. However the assumptions of the modernization theory have been questioned: are all societies to follow the same linear developmental stages and can development solely be understood in economical terms? In the wake of these reservations, we have seen the rise of the concept of social capital as a new model of social development. Social capital is based on the criteria of range of trust in a society and thus takes into account of the material and moral development of societies. The concept of social capital enables us to grasp the absent /lacking element in the wealthy societies and motivating factors of certain societies in the development. In this article we discuss the concept of social capital as a component of societal advancement and its implications for us in Turkey. We especially analyze how the debates on religious subjects in the process of modernization have wasted the resources of social capital in Turkey.