Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Maliye Politikaları: Latin Amerika Deneyimi

Dünya ekonomisinde küreselleşme süreci ile birlikte hızla artan dışa açılma eğilimleri özellikle gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalarında önemli değişimlere yol açmıştır. Bu ülkelerde erken dışa açılma (finansal piyasaların gelişimini tamamlamadan dışsal aktörlere açılması) ve sığ piyasaların varlığı piyasaların dışsal şoklardan etkilenme derecesini arttırarak krizlerin oluşumunu tetiklemiştir. Latin Amerika ülkeleri bu özellikleri bünyesinde barındıran ve dolayısıyla krizlerden önemli ölçüde etkilenen ülkeler olmuşlardır. Bu ülkelerin finansal piyasalarında 1960’lı yıllardan itibaren küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte krizler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu krizler ile mücadelede özellikle IMF tarafından önerilen ortodoks ekonomi politikaları uygulanmış ve bu çerçevede sıkı para ve maliye politikası önlemleri ile finansal krizlerin piyasalar üzerindeki etkileri azaltılmaya çalışılmıştır. Ancak bu politikalar; uygulama sonuçları itibariyle kısa dönemde finansal piyasalarda kısmi bir iyileşme sağlamışsa da uzun dönemde ekonomide daraltıcı etkilere yol açarak reel ekonomideki durgunluk sürecini körüklemiştir. Dolayısıyla bu piyasalarda krizlerle mücadelede uygulanan para ve maliye politikalarının eşanlı yürütülmesi ve bu bağlamda makroekonomik politikaların birbiriyle tutarlılığı önem taşımaktadır. Bu açıdan Latin Amerika ülkelerinde reel piyasaları daraltmadan finansal risklerin azaltılmasını sağlayacak güvenilir ve istikrarlı bir ekonomi politikasının uygulanabilirliğinin sağlanması, sadece finansal istikrarın değil tüm makroekonomik istikrarın gerçekleştirilmesi için gerekli görülmektedir.

In world economy rapid increases in tendency to open economy policies in developing countries led serious changes in their financial sectors. These countries opened their economies to global financial actors so early that their financial sectors were not strong enough to compete in world markets. This choice caused financial markets of developing countries to be affected by external shocks dramatically and triggered financial crisis in these markets. Having these characteristics, Latin American countries have been mostly affected by financial crisis. Since 1960’s as globalization process has accelerated, financial crisis have occurred in these markets. Authorities used IMF-supported programs suggesting orthodox economy policies –strict monetary and fiscal policies- so as to struggle with financial crisis and decrease the effects of these crises on markets. Although these policies relaxed the markets in the short-run, they led restrictive effects on real economy and triggered depression. In these markets so as to have a more stable economy, monetary and fiscal policies should be used more effectively. To implement a credible and stable economic policy helping financial risks to decrease –without leading restrictive effects in real economy- seems to be essential not only for financial stability but also for whole macroeconomic stability in Latin American countries.