Milas'daki Pilavtepe Miken Oda Mezarı

Milas ve Iasos arasında yer alan Pilavtepe'nin güney yamacında 2001 yılının sonbaharında bir Miken oda mezarı tespit edilmiştir. 75 metre yükseklikte bulunan ve Pilavtepe olarak adlandırılan höyük yerleşimi bugün karaya dönüşmüş olan, Güllük Körfezine ulaşımı sağlayan dar ve kolay kontrol edilebilen bir koyun doğu kıyısında yer almaktadır. Bugüne kadar araştırılmamış olan höyüğün yerleşim tarihi Geç Neolitik dönemde başlamış olup Geç Antik Döneme kadar devam etmiştir. Söz konusu Miken oda mezarında 30 adet seramik kap ve kap parçası tespit edilmiştir (GH IIIA2-Erken GH IIIC). Mezardan elde edilen veriler mezarın zengin ve ileri gelen bir ailenin fertlerinin gömülmesinde birçok defa kullanıldığına işaret etmektedir. Pilavtepe mezarı merkez Karya bölgesinde bulunmakta olup bilinen Miken mezarlıkları olan Müskebi Nekropolü ile Değirmentepe (Milet) Nekropollerine eşit uzaklıkta yer almaktadır. Mezarın uzun süre kullanılmış olması ve mezarda tespit edilen zengin buluntular(Ağırlık, mühürler, kehribar, altın takı parçaları) söz konusu mezarı Batı Anadolu'daki Miken varlığı araştırmaları açısından yeni ve önemli bir keşif yapmaktadır.

Mycenaean Chamber Tomb in Pilavtepe, Milas

In autumn 2001 a Mycenaean chamber tomb was discovered on the south slope of the so-called Pilavtepe, situated between Milas and Iasos. The 75-m-high natural elevation of the Pilavtepe presumably lay on the east shore of a deep, today silted up bay with narrow, controlling access to the gulf of Güllük. The settlement, which has not been investigated until today, probably began already in the late Neolithic period and ended in late Antiquity. Thirty vessels or vessel-fragments could be rescued in the grave, dating from LH IIIA2 until IIIC early. The findings point to multiple burials of a prosperous, high ranking family. The chamber tomb at Pilavtepe, which is equally far situated from the Mycenaean necropolis at Müskebi and Değirmentepe (Milet) has a significant meaning for the research on the Mycenaean presence in Western Anatolia. This is due to its long allocation duration, the extensive equipment and the valuable, prestigious, even if partly only fragmentary grave goods (weight, sealstones, amber, fragments of gold jewelery).