Hitit Çivi Yazılı Belgelerin Işığı Altında İlk Çağda Tuuanuua

Öz Anadolu'muz bilindiği üzere, dağlarla kuşatılmış, yüksek yayla konumunda bir toprak parçasıdır ve Eskiçağ Tarihçileriyle, Filologlar tarafından "Küçük Asya" diye tanımlandırılmıştır. Asya'nın Avrupa'ya uzanan elidir ve iki kıt'a arasında uzanan bir köprüdür. Bu vasfı, onun tarih boyunca iki anakara arasındaki siyaset ve kültür alışverişi hususunda en önemli rolü üstlenmesini sağlamıştır. Bu köprü güneyde Toros'lardaki "Kilikya" kapıları ile Kafkas'lardaki "Demirkapı" geçitleriyle birbirlerine bağlanmışlardır. Bu kapılar hem giriş ve hem de çıkış kapıları şeklinde tarih boyunca kullanılmışlardır. Bu kapılar kullanılmadan Küçükasya'dan geçilemeyeceği anlaşılmıştır. Toroslar sistemi, Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu'yu ayırır ve bu iki bölge arasında ancak birkaç geçit vasıtasıyla bağlantı kurulabilir. Toroslar sistemini "Kilikya Kapıları" yoluyla aşmak mümkündür. Hatay ile İç Anadolu'nun irtibatını sağlayan bu geçitler tarihte Kuzey Suriye ile Anadolu'nun siyasal ilişkilerinin devamlılığını temin etmişlerdir. Konumuz gereği bu geçitler ve Akdeniz Bölgesiyle bilhassa ilgileniyoruz ve üzerinde biraz fazlaca duruyoruz. Bu geçitlerden ilki en doğudaki "Gülek Boğazı"dır, diğeri ise Orta Toroslarda Karaman ile Silifke arasındaki sarp "Yellibel Geçiti"dir. En batıdaki ise Batı Toroslardaki Burdur-Korkuteli-Elmalı hattının teşkil ettiği tabii yoldur. Bunlardan başka Göksu ve Köprüsu vadilerinin oluşturduğu tabii geçitler vardır. Bu yollardan herhangi biriyle yerleşmeye uygun, verimli Güney Anadolu sahil ovaları Kilikya ve Pamfilya'ya varılır. İşte Ereğli'miz, coğrafi konumu gereği, tarihin ilk devirlerinden beri bu geçitlerden geçmek isteyenlerce elde edilmesi, konaklanması veya uğranılması zorunlu, vazgeçilmez merkezlerden biri olmuştur. "Geç Hitit Beylikleri" dönemindeki "Tuvana Krallığı"nın varlığı da bu düşüncemizi ispat etmeye yarayan delillerden biridir.