Konya Kemer ve Kemer Tokaları

Araştırmanın konusunu; “Konya Kemer ve Kemer Tokaları” başlığı tanımlamaktadır. Takılar tarih boyunca insanların vazgeçemediği süslenme unsurları arasındadır. İnsanlar giydiği kıyafetlerinin tamamlayıcısı, inançlarının ve zenginliğinin göstergesi olarak takılara çeşitli anlamlar kazandırmış ve kullanmıştır. Konya ili halk kültürünün etkilerini geleneksel olarak geçmişten günümüze taşıyabilen ve yaşatabilen bir yapıya sahiptir. Takılar başlı başına bir zenginliktir. Anadolu insanı giyim-kuşam-takı ve aksesuarlarını özenle korumuş günümüze kadar ulaştırmayı başarmıştır. Ailede düzenlenen çeyiz sandığı adetlerinin bunda büyük katkısı olmuştur. Bu kıyafetler ve takılar bir anı olarak saklanıp korunmakla, birlikte hala kırsal yörelerde bayramlarda takılarak güzelliklerini gözler önüne sermektedir. Doğal ihtiyaçlardan olan süslenme, sanayi toplumuna geçişte ayrı bir iş dalı, yeni bir tasarım alanı ve estetik düşünceye dönüşmüştür. Bu incelemede El sanatları açısından büyük önem taşıyan Konya ilindeki tarihi kemer takılarını belirlenip geçmişle günümüz arasındaki farklılıklar değerlendirilecektir. Bu nedenle Konya il merkezinde ki müzelerde bulunan kemerler incelenecektir. Bu araştırmanın amacı; Konya İl merkezinde ki müzelerde bulunan kemerler hakkında bilgi verilerek on iki adet kemer örneği sunulacaktır.

 Jewelry   is   a   treasure   unto   itself.   Anatolian   people   wear   clothing   jewelry   and   accessories  carefully-­‐preserved  until  today  has  managed  to  deliver.  Family  held  at  the  trousseau  of  the  pieces  in  this  major  contribution  has  been.  These  clothes  and  jewelery  as  a  memory  storage  and  protection,  although  today  a  special  day  in  rural  areas  and  reveals  the  beauty  trapped  in  the   ceremony.   Is   enriched   in   one   of   the   natural   needs.   Join   the   mineral   used   in   the  decoration   of   jewelry,   it   is   important   to   examine   the   technical   and   aesthetic   terms.   The  resulting   local   data   is   a   part   of   cultural   values.   In   this   study,   Anatolian   handicrafts   of  importance,   since   mine   belts   and   belt   buckles   in   Konya,   the   assessment   techniques   to  determine   the   properties   have   been   studied.   The   purpose   of   the   study;   The   museum   is  located  in  the  center  of  Konya  in  the  mine  belts  and  belt  buckles  made  of  belonging  to  the  analysis  of  the  information  is  accessed.  The  research  sample  consists  of  twelve  belts  and  belt  buckles.  Key  Words:  Jewelery,  Konya,  belt,  hand  crafts.     Prof.   Dr.,   Gazi   Üniversitesi   Mesleki   Eğitim   Fakültesi,   El   Sanatları   Eğitimi   Bölümü   Öğretim   üyesi,   Beşevler-­‐ANKARA,  mguler@gazi.edu.tr    Arş.  Gör.,   Gazi  Üniversitesi  Mesleki  Eğitim  Fakültesi,  El  Sanatları  Eğitimi  Bölümü  Araştırma  Görevlisi,  Beşevler-­‐ANKARA,  aralgul@gmail.com  1.  GİRİŞ  Konya   ili;   Anadolu   Yarımadası’nın   ortasında   bulunan   İç   Anadolu’nun   güneyinde,  şehrin  kendi  adıyla  anılan  Konya  bölümünde  yer  almaktadır.  Konya’da   bulunan   takıların   tarihçesinin,   erken   Neolitik   Çağ   yerleşmelerinden   olan  Konya   Ovası’ndaki   Çatalhöyük’le   başladığını   yazılı   kaynaklardan   öğrenmekteyiz.   Konya   İli,  Çumra  ilçe  merkezinin  11  km  kuzeyindeki  höyük  “doğu”  ve  “batı”  olmak  üzere  iki  yerleşme  yerinden   oluşmaktadır.   Yazılı   kaynaklardan;   Çatalhöyük’   de   ortaya   çıkarılan   bulgulara   göre,  kemiklerden   iğne   yapıldığının   öğrenilmesidir.   Kadın   giysilerinin,   omuzda   iğne   ile  tutturulduğu,  erkek  giysilerinde  ise  kemer  veya  kemik  iğnelerin,    kumaşların  kaymaması  için  kullanıldığı  düşünülmektedir.  Süs  eşyası  olarak  boncuklar  da  kullanılmıştır.  Orta   Asya   Türk   kavimlerinde   ve   Selçuklularda   takıların,   hem   kadınların   hem   de  erkeklerin  taktığını  yazılı  kaynaklardan  öğrenmekteyiz.  Bu  kaynaklardan  Konya  takı  kültürünü  oluşturabilecek  tarihi  bilgiler  edinmekteyiz.  Selçuklu   Sultanı   Alâaddin   Keykubad   I’in   yaptırdığı   Konya   Dış   Kal’ası   kabartmaları  arasında  bulunan  kadın  yüzlü  Kanatlı  Melek  figüründe  de  tac  biçimindeki  üç  dilimli  başlığın  altından   bele   kadar   sarkan   saçları   görülmektedir.   Selçuklu   devri   kadınlarının   giydiği   bu  başlıklar   “bağaltak”   ya   da   “üsküf”   olarak   adlandırılmaktadır.   Bağaltakların   kenarları   değerli  taşlar   ve   sırmalarla   süslüdür.   Saray’a   mensup   kadınların   bağaltaklarının   alınlıklarında   “tuğa  benzer,   çoğu   tavus   tüyünden   bir   sorguç”   bulunmaktadır.   İbn-­‐i   Batuta,   Kırım   Hanı   Sultan  Mehmet  Özbek’in  karısından  bahsederken  (Hatun,  başına  cevahir  ile  süslü,  tepesinde  tavus  tüyü  bulunan  bağaltak  adında  bir  tac  giymişti)  demektedir.  Kubâd-­‐âbâd  Sarayı  kadın  figürleri  arasında,  dilimli  tac  şeklinde  ve  çevresi  hilâl  motifleri  ile  süslü  çeşitli  biçimlerde  bağaltaklar  ve   başlıklar   görülmektedir.   Selçuklu   devri   minyatürlerinde,   taş,   maden   ve   çini   eserleri  üzerinde  şüphesiz  birçok  takı  tanımlanmaktadır  (Önder,1973:2-­‐5).  Selçuklu   devri   ziynet   eşyalarından,   Batı   Berlin   Devlet   Müzesi’nde   sergilenen   ve   13.  yüzyıla   tarihlenen   bir   altın   kemer   tokası,   araştırmacı,   Ettinghausen   tarafından   Anadolu’ya  mal   edilmektedir.   Buna   sebep   olarak   da   14.   yüzyıl   gezgini   İbn   Batuta’nın   Anadolu  saraylarında   altın   eserlerin   kullanıldığından   bahsetmesi.   İkincisi,   13.   yüzyılın   büyük   Türk  düşünürü   Mevlâna   Celâleddin   Rumi’nin   öğrencisi   olan   Konya’lı   Salâhaddin’in   lâkabının  “Zerkub”,   yani   “altın   işleyen”   olması;   üçüncüsü   de;   tokanın   üzerini   süsleyen   kanatlı   grifon  figürünün,   Anadolu’ya   ait   olduğunun   kesinlik   kazanmasıdır.   Mevlâna’ya   hizmet   eden   Şeyh  Selahaddin,   kuyumcu   dükkanında   altın   varak   yaparak   geçimini   sağlayan   bir   zanaatkârdır   (Erginsoy,  1978:307-­‐  310).  Konya;  Anadolu  Selçuklularının  başkenti  olması  Ahilik  teşkilatının  iş  yaşamını  düzenli  hale   getirmesi   zanaatkârların   üstün   nitelikli   eserler   üretmesine   ortam   sağlamıştır.   Çeşitli   iş  kolları   bu   dönemlerde   hayat   bulmuş   günümüze   kadar   gelebilmiştir.   Kuyumcular   da   bu  zanaatkârlar  içinde  yer  almıştır.  Selçuklu  kaynaklarındaki  bazı  tarihi  olaylar  hakkında  verilen  bilgilerden  dolaylı  da  olsa  altın  ve  gümüş  sanatları  hakkında  bilgiler  mevcuttur.  Önemli  gün  ve   gecelerde;   doğum,   sünnet,   düğün,   ölüm   gibi   unutulmaz   tarihlerde,   kutlama,   şenlik   ve  bayram   gibi   belli   günlerde   kıymetli   metallerden   yapılmış   veya   süslenmiş   eşyaların  kullanıldığını  öğreniyoruz  (Özönder,  1999:160-­‐176).  Kemerin   bir   aksesuar   olarak   tanımı   ile   tarih   sürecinde   ki   kullanım   amacına   yönelik  olarak  yazılı  kaynaklarda  benzer  görüşler  yer  almaktadır:  Kemer;   geçmişteki   işlevinin   yanı   sıra,   kıyafet   ve   süslenmenin   önemli   bir   parçası    olmuştur.  O  dönemlerde,  giysilerdeki  zarafetin  tamamlayıcı  bir  unsuru  ve  sosyal  statünün  bir  göstergesi   olmak   üzere   çok   değişik   tekniklerle   altından   ve   diğer   madenlerden   kemer   ve  kemer   tokaları   yapılmıştır.   Yöreye   göre   kullanılan   malzeme   ve   şekil   olarak   farklılıklar  göstermiştir.  Orta  Anadolu’da  telkâri  kemerler  yaygın  olarak  kullanılmıştır  (Kuşoğlu,  1994).  Kemer;   bir   şerit   şeklinde   yapılan   ve   giyilen   giysileri   belden   tutup   sıkmak   için   veya  sadece  süs  olarak  kullanılan  ve  bele  yalnız  bir  defa  dolanarak  önden  bir  toka  ile  tutturulan  şey  (Koçu,  1967:126).  Kumaş,  deri  ve  metalden  yapılan  kemerlerin  tarihi  geçmişinin  ilk  çağlara  kadar  gittiği  bilinmektedir.   Eski   Mısır,   Yunan,   Bizans   kadın   ve   erkeklerin   bellerine   çeşitli   kemerler  takmışlar,  süs  eşyası  olarak  kullanmışlardır.  Orta  Asya  Türk  sanatında  ip,  örgü,  yün  dokuma,  meşin   ve   metal   kemerlerin   kullanıldığı   belirtilmektedir.   Uygurların   ise   kemeri   yoğun   olarak  kullandıkları   tarihi   kaynaklarda   belirtilmektedir.   Osmanlı   Döneminde   kemerler   yapıldığı  malzemeye   göre   kumaş,   madeni   ve   meşin   kemerler   olarak   adlandırılarak   kullanılmıştır  (Önder,1998:29-­‐31).