Geri Dönüp Baktığımda Alman Dili ve Edebiyatı Dergisi'nin Kısa Tarihçesi

Öz Ziegler‟le Annemarie Schimmel gibi adların da yer alması derginin o yıllarda Almanya‟dan beslendiğinin önemli bir göstergesi. Safinaz Duruman ve Şara Sayın‟la Burhanettin Batıman‟ın yanı sıra Ankara Üniversitesi‟nden Melahat Özgü‟nün de katılmasıyla ilk kez IV. sayıdan başlayarak Türk yazarların sayısı artmışsa da V. sayı gene Alman hocaların ağırlıklı olduğu iki dilde yazılarla yayımlanmıştır. Bu sayının bir özelliği de yayımlanmasının artık Safinaz Duruman ve Şara Sayın tarafından devralınmış olması ve Kürsü‟nün gelişmesinde büyük emekleri geçen Prof. Fricke‟ye 65. yaş armağan sayısı olarak sunulmasıdır. Ama 1966 yılında yayımlanan bu sayının ardından derginin yayınına son verilmiştir. Çünkü yayın işleriyle uğraşacak kimse yoktur. Taa ki ben 1975 yılında doktoramı tamamlayıp derginin yayın işlerini üstüme almayı teklif edene kadar… Ancak 1985‟de çıkabilen VI. sayı ile derginin basım işi bu arada artık Edebiyat Fakültesi Basımevi‟ne geçmiştir. Bundan böyle Alman Filolojisi‟nin yetiştirdiği 2. kuşak hocalar olan bizlerin yazıları ağırlık kazanacaktır. VII. sayıdan başlayarak Prof. Mecklenburg (Köln Üniversitesi) ve Prof. Manfred Durzak (Paderborn Üniversitesi) gibi Alman üniversite hocalarının yazı yazmayı kabul etmeleri ise dergiye uluslararası nitelik kazandırma açısından önemli bir olaydır. Şara Sayın‟ın 1993‟te emekli olması üzerine 1995‟te yayımlanan IX. sayı ile birlikte onun yetiştirdiği biz ikinci kuşağın yayın kurulunu oluşturmamız artık Dergide edebiyat ve dilbilim yazılarının yanı sıra yabancı dil eğitiminin de bilimsel bir konu olarak yer almasına ve böylelikle konu yelpazesinin genişlemesine yardımcı olmuştur. Ama o yıllarda birçoğumuzun Alman üniversiteleri ile ilişkilerimiz henüz Almanya‟da yayın yapabilecek kadar gelişmemiş olduğu için Alman Dili ve Edebiyatı açılabileceğimiz tek kaynaktı. Buna rağmen derginin 1985‟den 1998‟e kadar düzensiz aralarla çıkabilmesi ise teknik koşullar yüzündendir. Bu gecikmelere, Dergi yazılarının tamamlanıp Dekanlığa teslim edilmesinden sonra baskı aşamasına ne zaman gelinebileceğinin, baskı işleminin ne kadar süreceğinin hiç belli olmaması neden oluyordu. Çünkü derginin basıldığı Edebiyat Fakültesi Basımevi en ilkel koşullarda çalışmakta ve baskı, harflerin tek tek dizildiği linotip makinesi ile yapılmaktaydı. Bu da her tashihten sonra yeni yanlışların oluşmasına, satırların kaymasına neden oluyor, en aşağı üç tashih yapma zorunluluğu doğuyor, çoğu zaman benim ve matbaa çalışanlarının birlikte uğraşmamıza karşın sonuç gene de istendiği gibi olmuyordu. Başka matbaaların çoktan bilgisayar tekniğine geçmiş olmasına karşılık Edebiyat Fakültesinin hala bu eskimiş teknikte ısrar etmesi öbür yandan süreli yayınları çıkmaza sokuyordu. Eğer dergi uzun aralıklarla da olsa kesintisiz olarak yayınını sürdürebildiyse bu hiç kuşkusuz benimle birlikte büyük özveriyle çalışan