GODOT’YU BEKLERKEN VE SON OYUN’DA ÇELİŞKİLER

Samuel Beckett’in tiyatrosu insanlığın korkunç hastalığını ortaya koyar. Beckett, modern insanı köklerinden, değer yargılarından ve umutlarından kopuk, hayallerle yaşayan bir yabancı olarak resmeder. Onun oyunlarının dünyası mantık ile açıklanamaz çünkü bu dünyanın kendisi mantıklı değildir. Böyle bir çılgın evrende, dil işlevini yitirmiştir, yalnızlık ve korkulardan dolayı insan daha da hassaslaşmış ve bağımlı bir hale gelmiştir. Ancak tüm çabaları boştur çünkü tüm çareler sonuçsuz kalmıştır. Sonuç olarak bütün bunlar kaçınılmaz bir biçimde çelişkilere zemin hazırlamıştır. Sahneye koyduğu çıplak gerçeklikle izleyiciyi şok eden yazar, karamsar bir bakış sergiler. Ancak bu gerçek her gün yaşanılanların dışında bir şey değildir. Beckett’in Son Oyun ve Godot’yu Beklerken oyunları çelişkili öğelerin birbirleriyle uyum içinde olduklarını gösteren bir atmosfer yaratmıştır. Bu makaleyle, Beckett’in bu durumu ne denli ustalıklı bir şekilde ortaya koyduğunu göstermeye çalışacağız

CONTRADICTIONS IN WAITING FOR GODOT AND ENDGAME

Samuel Beckett’s theatre reveals the frightful diseases of the humanity. Beckett pictures modern man as a stranger full of illusions and deprived of his past, values, and hopes. His world of plays cannot be explained by reasoning because it is not a reasonable world, though familiar it is. In such a maddening universe, language has lost its function and man has become more vulnerable and thus dependant because of his isolation and fears. However, all his efforts are in vain since all remedies prove futile. Finally, all these result in unavoidable contradictions. Shocking the audience with the bare reality put on stage, the playwright exposes a pessimistic world view though this reality is the very thing the human beings experience in daily life. With this paper, I aim to reveal how masterfully Beckett’s plays, Endgame and Waiting for Godot, create an atmosphere in which contradictory elements go hand in hand