ABD'NİN HAZAR ENERJİ POLİTİKASI VE TÜRKİYE

Öz Ekonominin temel girdisi olan enerji, gelisimin de en önemli ögesidir. 19. yüzyildan itibaren enerji kaynaklarina sahip olmak ve/veya enerjiyi güvenli yollarla saglamak devletlerin temel amaçlari arasinda yer almistir. Enerji jeopolitigine bakildiginda, dünyada bir ikilemin varoldugu görülmektedir: gelismis ülkeler enerji fakiriyken azgelismis/gelismekte olan ülkeler enerji zenginidir. Bu yüzden enerji, uluslararasi ticarette arz ve talep eksenleriyle tanimlanan konumlandirmalarin ana unsurunu olusturmustur. 1990’li yillarla beraber, yogun enerji talebiyle gelismis bir ülke olarak soguk savasin galibi Amerika Birlesik Devletleri ile enerji arz potansiyeli yüksek iki eksen -yenik SSCB ile egemenliklerini yeni kazanan eski SSCB ülkeleri- enerji diplomasisinde karsi karsiya gelmislerdir. Bu çalismanin amaci, Hazar enerji kaynaklarina iliskin Clinton’dan bu yana ABD’nin Hazar politikasini ortaya koymaktir. Çalismada, ABD’nin Hazar ülkeleri ile iliskisi, bu iliskinin gelisimi, ardindan gelen süreçte, Bush iktidari ile bu bagin aldigi yeni biçim, ABD’nin Hazar enerji stratejisi çerçevesinde ele alinmaktadir.