NABİ’NİN KAMANİÇE KALESİ’NİN FETHİ İÇİN YAZDIĞI 'Sultân-ı dîn şehenşeh-i dünyâ hidîv-i dehr Sultân Muhammed âb-ı ruh-ı baht-ı sermedî' MATLA’LI TÂRİH KASÎDESİ VE ÇAĞINA TANIKLIĞI

17. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış ve asıl adı Yusuf olan Nabi, Divan edebiyatının sayılı ustaları arasında yer alır. İçerisinde düşüncenin ağırlık kazandığı hikmetli söz söyleme geleneği, eski edebiyatımızda Yusuf Nabi ile en güzel ve en başarılı örneklerini bulmuş ve Osmanlı toplumunun içinde bulunduğu durum ve problemlerin çözümü, yine onun şiirlerinde kendini göstermiştir. 17. Yüzyılın ikinci yarısı, Osmanlı tarihinin imparatorluğun kuruluşundan beri karşılaştığı en güç, en bunalımlı ve en şansız bir devridir. İdarenin güçsüz ve dirayetsiz sultanların eline geçmesiyle birlikte, devlet işlerine verilen önemin azalarak merkezi otoritenin gücünü yitirdiği, eyaletlerde huzursuzluk ve düzen bozukluğunun baş gösterdiği, idarecilerin, ilmiye ve yargı sınıfının bozulduğu, makam ve mevkilerin parayla alınır ve satılır olduğu bir dönemde IV. Mehmet’in Lehistan üzerine yürümesi ve Kamaniçe kalesinin fethi, bir parça Osmanlının moralini düzeltmiş ve bu, büyük bir zafer olarak algılanmıştır. Hatta IV. Mehmet'in Uyvar seferi imparatorlukta büyük sevinç, Avrupa'da ise dehşet uyandırmıştır. Uyvar'ın fethinden sonra 50 Alman kalesinin daha alınması, dehşeti daha da artırmıştır. Bütün Avrupa hükümdarları Sultan Mehmet'e sempatilerini bildirmişler ve Fransa Kralı XIV.Lui imparatorun emrine (Sultan IV.Mehmet'e) 5000 kişilik seçkin bir birlikyollamıştır. Bu bildiride Nabi’nin Kamaniçe Kalesi’nin fethi üzerine yazdığı “Sultân-ı dînşehenşeh-i dünyâhidîv-i dehr / Sultân Muhammed âb-ı ruh-ı baht-ı sermedî” matla’ı ile başlayan tarih kasidesi incelenmiş ve çağına ne derece tanıklık ettiği tespit edilmiştir. 

___

  • KARAHAN, Abdülkadir. (1987), Nâbî, KB Yayınları, Ankara