XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Ankara Sancağındaki Mâlikâne-Mukataalara Dair Bazı Bilgiler

XVIII. Yüzyılda Ankara sancağında Bursa kalemine bağlı üç, Başmuhasebe kalemine bağlı bir mâlikâne-mukataa tesbit edilmiştir. Bunlardan Bursa kalemine bağlı olanlar ihtisâb, damga, kirpas mukataalarıdır. Başmuhasebe kalemine bağlı olan ise mirliva hassıdır. Sonuncusu dışındakiler mîrî mukataadır. İhtisâb çarşı pazara gelen ve perâkende olarak satılan mallara fiyat konmasının karşılığı ve bu fiyata uymayanlardan kanuna karşı gelmelerinin bedeli olarak alınan bir vergi veya ceza olarak tanımlanabilir. Kaynaklardan anlaşıldığına göre bac-ı pazar-ı çûb ve ihtisâbı Ankara, beytülmâl-i âmme ve hassa, tahmis, vezn-i meyve ve kapan bu mukataanın kapsamındadır. Damga, mensûcât top ve parçalarına; terâzi, kantar gibi ölçeklere; altın, gümüş gibi madeni eşyâlara vurulur ve bu esnada alınan vergiyi ifade eder. Damga esasen vergiyi ifade eden bir tabir olduğundan sof ve şali yanısıra kirpas ve hamir için de kullanılmıştır. Ancak belgelerde yalnız damga deniliyorsa o zaman sof ve şaliyi anlamak gerekir. Kayıtlarda genellikle “mukataa-i cendere maa damga” veya “damga-yı Ankara” şeklinde görülen mukataa; zarar-ı kassabiye, simsariye ve boyahâneyi de içermektedir. Kirpas-ı penbe veya damga-i kirpas maa penbe mukataasının işlevi alaca, bogasi gibi çeşitli bezlere damga darb etmektir. Mukataa-i hassha-i mirliva ise “bac-ı hamr ve beytülmâl-i âmme ve tevâbiî”ni de içermekte; mâlikâne sahiplerinin mal olarak ödedikleri bedelin bir kısmı mirlivaya bir kısmı da mîrîye gitmektedir. Şeriye sicilleri gerek mâlikâne konuları gerekse bunlar arasındaki ihtilaflar hakkında bizi bilgilendirmektedir. Saray için yapılan sof siparişlerinden, bunların renk ve ebadlarını; Ankara dışına çıkarılacak tiftik ipliğinden “çıkar bacı” alınacağını; resmi ödenmemiş tiftik ipliği ve damgasız soflara mîrî adına el konması gerektiğini; mukataa reâyâsının dağılmasına yol açan etkenleri; bazan aynı konuya birden fazla mukataanın sahip çıkmasıyla doğan sorunları; piyasadan gizlice toplanan ve yurt dışına kaçırılan mallar dolayısıyla meydana gelen fiyat artışlarını ve devlet gelirlerinin bundan nasıl etkilendiğini yine sicillerden öğrenebiliyoruz.

Some Data on Mâlikâne - Mukataa in the District of Ankara in the Second Half of the 18th Century

Several mukataa in the district of Ankara in the 18th century that were transformed into mâlikâne (or were sold as mâlikâ- ne) are investigated in this article. Generally, a mukataa was a stateowned source of revenue or a source of tax revenue for the treasury. Activities such as customs and ihtisâb (supervision of guilds and markets) where a share of the income belonged to the state, that is the collection of taxes; the right to operate establishments that had become monopolies such as mints and candle factories; and in particular sales monopolies, such as the sale of minerals/metals could all be mukataa. While commercial and industrial management were the first to fall into the category of mukataa, in periods when the treasury was in financial difficulty, when high-revenue producing timar and zeamet were vacant the practice of farming them out (iltizâm) was started. By the gradual creation of new taxes the field of tax-farming was expanded. What were the payments made to the state in the administration mâlikâne (state lands held for life by a private owner)? First of all was the advance payment known as muaccele made at the conclusion of an agreement; in fact this advance payment that would eliminate financial straits was the most important reason for this practice The starting price at auction was based on a muaccele value two to ten times the average profit that the mukataa owner would obtain, as determined by the state. In addition to this, there was a yearly payment on anything designated as property and office fees of up to 20% of the property's value. After the sale all financial rights, in addition to partial administrative and disciplinary rights passed to the mâlikâne; no official other than a qadi could interfere. The şeriye siciller (registers kept by qadis) provide information on both the subject of mâlikâne, as well as the conflicts among them.