SSCB SONRASI ANTLAŞMALARA HALEFİYET SORUNU

Sovyetler Birliği’nin dağılması pek çok sosyal, ekonomik ve politik açmazın yanında önemli bir devletler hukuku sorunu olan halefiyet vakalarını da beraberinde getirmiştir. Artıları ya da eksileri ile Sovyet mirasının nasıl paylaşılacağı büyük bir soru işaretiydi. Öyle ki Sovyet sisteminde, bu sistemden sıkılmış olanlar var olduğu gibi, geleneği devam ettirmek isteyenler de mevcuttu. Bu iki uç görüşteki devletler ve nispeten ılımlılar arasında SSCB’nin borçlarının ve mallarının paylaştırılması esnasında; selef devletin dağılması ile ortaya çıkan yeni devletlerin ağır borç yükü altında ezilmemesi gerekliliği kadar; işbu devletlere egemenlikleri için elzem olan finansal desteğin de sağlanması gözetilmeliydi. Ayrıca devlet halefiyetinde neredeyse en hayati sorunu oluşturan “sınırların çizilmesi ve toprak paylaşımı”, SSCB’nin dağılmasının ardından bölgede oluşan güç boşluğunda yeni bağımsızlığına kavuşmuş devletleri tehlikeye atmayacak şekilde halledilmeliydi. Sovyetlerin ardından oluşan bu nispeten “belirsiz” durum, aslında devletlerarası kamuoyu için de rahatsızlık verici idi. SSCB’den alacaklı olan devletler karşılarında bir muhatap bulmak istiyorlardı. Komşuları, zaten “gergin” bir coğrafyada yaşarken yeni bir kaosla karşılaşmak istemiyor, sınırların bir an önce belirlenmesini istiyorlardı. Bir diğer büyük sorun ise SSCB zamanında yapılmış antlaşmaların akıbeti ve bu antlaşmalarla kimin muhatap alınacağı idi. Kısmen “halledilebilir” görülen ekonomik-ticari antlaşmaların yanı sıra, güvenliksavunma antlaşmaları da mevcuttu. Bu antlaşmaların olası sonuçları, devletlerarası güvenlik açısından hayati önem taşımaktaydı. Bu çalışmada; halefiyet sorunu, SSCB ve onun mirasçılarının oluşturduğu örnekle somutlaştırılarak, devletler hukukunda önem teşkil eden parametreler açısından irdelenmeye ve objektif olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır.

STATE SUCCESSION IN RESPECT OF TREATIES AFTER USSR

In addition to several social, economic and politic impasses, USSR’s dissolution bringed succession case which is a very important and complex international law problem. It was a huge question mark how to share Soviet heritage. Such that, in Soviet system, there were some who got bored of this system and ones who would like to preserve the tradition. While sharing USSR’s debts and properties between these two kinds of extreme thinking states and comparatively moderates, two points had to be considered carefully. First, new states that emerged after predecessor state’s dissolution had to be prevented from being put upon heavy debts; and second, the financial support which was vital for their sovereignty had to be provided. Besides, when it comes to state succession there were two other vital problems too; “defining borders” and “land sharing”. These two had to be handled without endangering newly independent states after Soviet dissolution. This comparatively uncertain situation that occurred after USSR was inconvenient for international community, too. USSR’s creditors wished to see a collocutor. On the other hand, neighbours didn’t like to be drifted through a chaos in this already “nervous” geography. They were waiting borders to be defined as quickly as possible. Another huge trouble was USSR’s treaties fate and about these treaties who would be the collocutor. There were economictrading treaties, as well as security- defence treaties, which partially seemed to be handled easily. These second kind of treaties’ potential outcomes were vital for international security. In this practice, the author tried to examine succession problem, by embodying it with USSR and its inheritors’ example, in terms of international law’s important parameters