YENİ YOKSULLUK BAĞLAMINDA SOSYAL KİMLİK VE TÜKETİMDE EŞİTSİZLİK

Yoksulluk, sadece ekonomik gelişmelerin bir sonucu olarak ‘yoksul kalma’ kavramıyla açıklanamaz. Ekonomik boyutu yanında siyasal boyutlarını da içeren ‘yoksullaştırma’ kavramıyla anlamaya çalışmak bu konudaki eşitsizliğin esas kaynaklarına ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Yeni yoksulluk olarak kavramlaştırılan tüketim endeksli eşitsizlik, dünya egemenlik ilişkilerini denetleyenlerin geliştirdikleri neo-liberal politikaların bir sonucudur. Bütün bunlar yoksulluk olgusunun hangi biçimiyle olursa olsun siyasal boyutundan soyutlanamayacağını göstermektedir. Sonuç itibariyle dünya kaynaklarının eşit paylaşılmamasına bağlı olarak ortaya çıkan yoksullaştırma günümüzdeki eşitsizliklerin temel biçimidir. Bu çalışmada, Tüketimciliğin yol açtığı eşitsizlik sonucu ortaya çıkan yeni yoksulluğun boyutları ve sosyal kimliklerle olan ilişkisi çözümlenmeye çalışılmıştır.

THE SOCIAL IDENTITY AND CONSUMPTION INEQUALITY IN THE CONTEXT OF NEW POVERTY

Poverty with its highly complicated structure is not merely a result of being poor because of economical circumstances. Besides economical and social dimensions we must tackle the political one to have a much more comprehensive understanding of poverty namely through the concept at impoverishment. By the way it will also make easier to search the basic sources of inequality. The inequality indexed to consumption conceptualized as ‘new poverty’ is the result of neo-liberal policies carried out by those in the control of dominating international relation. All these are the indicators of impossibility of ignoring the political dimension of all types poverty. In conclusion, the impoverishment stemmed from the unequal distribution of would sources is the basic form of today’s inequalities. In this study the relation between new poverty as a result of the inequality caused by consumerism and identities is analysed.